24 Nisan 2013 Çarşamba

The ''Güneş Alpman'' Show


Alpman 

Soundcloud'da tozu dumana katan Güneş Alpman, Ocak ayında yayınladığı plak formatında albüm Tintm ile tüm takdirlerin hedefi oldu. Plak fikri, spychedelic ismini verdiği müzik türü, tarzı diye merak ederken kendimizi Alpman ile tanışma sürecinde bulduk. Şimdi bu keyifli sohbete sizi de davet ediyoruz. Buyrun, sizi kahvelerinizle şöyle alalım:

Buse: Alpman'ın müziğiyle yeni tanışanlar için nasıl bir tanımlama yapıyorsun?

Güneş: Tanımlamayı beceremiyorum ben. Doğru söylemek gerekirse, birbirinden bağımsız birçok şeyden etkileniyorum ve bunların çoğu müzikle alakalı şeyler değil. Bu yüzden ortaya çıkan sonucu değerlendirmiyorum. Kendi müziğimi dinleyip bu böyle olmuş, şuna benzemiş diyemiyorum. Ama biraz funk var, biraz psychedelic var, biraz casus filmlerinin soundtrack’i havası var. Bu yüzden de ''spychedelic'' diyorum.

Buse: Tintm'i, Kept Records'dan plak formatıyla yayınladın. Plak süreci nasıl ilerledi? Daha doğrusu Tintm’i plak formatında çıkarmaya nasıl karar verdin?

Güneş: Aslında ilk olarak Kaliforniya menşeli başka bir plak şirketiyle konuşuyordum ancak oradan iletişimde olduğum kişi bir şekilde Kanadalı Kept Records’a benden bahsetmiş. Öyle olunca Kept Records’dan ‘’ Sadece 45’lik basıyoruz ve senin müziklerini dinledik, beğendik. Bizimle çalışmak ister misin?’’ içerikli mailler gelmeye başladı. Benim aklımda plak basmak ya da 45’lik yayınlamak yoktu ve böyle bir haberle karşılaşınca bayağı mutlu olmuştum. Bunun heyecanı ve mutluluğu üzerine 1 gece içerisinde sıfırdan yeni şarkı kaydettim ve onu yolladım. Çok beğendiklerini söylediler ve bir hafta içerisinde iki yeni şarkı daha kaydedip gönderdim. Ama bir hafta boyunca oturduğum yerden hiç kalkmadım diyebilirim. Hırslı bir şekilde çalışıp kaydettim, yolladım. Sonuçta beğendiklerini söylediler ve kaydettiğim şarkı üzerinde plağı yayınlama konusunda anlaşmış olduk. Böyle 9 ay sonrasına planlanıp, tarih verilip yayınlanan bir düzende olmadı. Aslında 2013’e girmeden Kasım ayı gibi yayınlarız diyorduk ama olmadı çünkü plağın üretildiği bir fabrikada bir sorun oldu. Amerika’daki kasırga yüzünden işler aksadı. Doğal afetler derken Ocak ayının 28’ine kaldı yayın tarihi. Sonrasında benim için zor bir bekleme süreci oldu. O üretim sürecini yakından takip edemiyor olmak gerçekten üzücü. Bir yerlerde senin plağın basılıyor ve senin olaylardan haberin yok. Sadece mail’le kontağa geçiyorsun ve fotoğraf yolluyor öyle kafanda bir şeyler oluşturmaya çalışıyorsun. Yani her şey tam kontrolümde gelişmedi. Ama sonuç olarak güzel oldu. Onun haricinde aslında plağın dağıtımı hala devam ediyor.

Buse: İstanbul’da nereden ulaşabiliyoruz plaklara?

Güneş: Kontra Plak ve Deform’da satılıyor. Aynı zamanda internet üzerinden de plak satın alınabiliniyor. Ya da plakla dolaşmak istemiyorsan mp3 formatını da alabiliyorsun. 

Buse: Geri dönüşlerin nasıl oldu? Sonuçtan memnun musun?

Güneş: Beklenenden fazla bir geri dönüş olmadı ama beni mutlu etmeye yetti. Sonuçta sadece bu müziği seven insanlar Alpman’ı dinlesin diye bir derdim yok. Bir yerlerden yakalayan herkesin şarkılarımı dinlemesini isterim elbette.



Buse: Dinleyicilerinden aldığı tepkiler genelde film müziği havası var ekseninde olmuş.

Güneş: Özellikle o amaçla yapmadım ama müziklerimin bir filmde kullanılması çok güzel olurdu. Onun dışında güzel binalar beni çok etkiliyor mesela.

Buse: Ne? Ne dedin? (Gülüşmeler). Anladığım kadarıyla sende müziğini tek bir janr ile sınırlandıramıyorsun. Yeni düzende müziğe karşı böyle bir algı gelişti, müziğe tek bir janr’ın ürünü diyemiyoruz. Ne düşünüyorsun bu konu hakkında?

Güneş: Bilinçli olarak böyle yapıldığını düşünmüyorum. Teknoloji mükemmel bir seviyede ilerlemiş durumda. Her şeye çok kolay ulaşabiliyorsun, 1930’lu yılların kayıtlarına mesela. Erişim bu kadar kolay olduğu için dinleyici kolay bıkabiliyor. Yapılan her yeni şey çabuk tüketildiğinden yeniyi üretme çabası içinde her şeyden yararlanmaya çalışıyorsun. Sonuç olarak elinde birçok türden yararlanılmış yeni yapıtlar oluyor. Aslında bildiğin konsept karşına yepyeni bir varlık olarak çıkabiliyor. Bu böyle devam eden bir sirkülasyon olacak. Belki bundan bir yirmi otuz sene sonra Barok döneminin klasik müziğini dinlerken bulacağız kendimizi ama kendisini öyle bir harmanlayacağız ki yeni çağın yepyeni sound’u olacak.

Buse: Kesinlikle! Bu şekilde eskiye dönüş de oluyor; analog müzik, video efektleri veya artworklerde geçmişi görebiliyoruz. Sende 1960-70’li yılların müziğini icra ediyorsun.

Güneş: Tam olarak 60-70’li yılların müziği değil aslında. Tabi ki etkileniyorum o dönemin müziğinden. Zaten farkında olsak da olmasak da müziğin içerisinde belli standartlar var. Onlarla Alpman’a ait sound’u birleştirip yeniden oluşturuyorum.




Buse: 2010 senesinde sanırım müziklerin synth-pop, indie-pop’a daha yakındı.

Güneş: Aslında hala yapıyorum, uğraşıyorum ancak yayınlamıyorum. Şu anda yaptığım müziğin etkisinden kurtulamadığım için yaptığım farklı işlerde istediğim etkiyi göremiyorum. Alpman müziğinin elektronik altyapısında ilerlemesi gerekiyor ki bu benim için yeni değil. Ancak dinleyici için olduğu vakit yayınlamayı düşünüyorum. Onun dışında bu aralarda akustik - folk müzikle ilgileniyorum. Ukulele ile -benim için- yeni bir müzik ortaya koymaya çalışıyorum.  Şu sıralar onun kadrosuyla meşgulum ve büyük ihtimalle elektronik müziğin daha önüne çıkacak.

Buse: Peki The Old Grey projesi?

Güneş: İşte o proje akustik olacak. Aslında The Old Grey daha dark wave kokan bir oluşum, artworkleriyle ve sound’uyla. Hatta soundcloud’daki yayınlanan iki parçası da dark wave ekseninde parçalar ancak onları ben bayağı bir revize ettim ve tahta dokulu, natürel şarkılar oldular.

Buse: Artwork demişken, her biri adeta melodilerini yansıtıyor. Hazırlama aşamasında nasıl bir yol izliyorsun?

Güneş: Müzik haricinde günümün neredeyse üç saatini internette bağımsız fotoğrafçıları aramakla geçiriyorum. Çok beğendiğim fotoğrafları bir şekilde kaydediyorum ve artwork için kullanmak amacıyla fotoğraf sahibiyle iletişime geçiyorum. Onay aldıklarımı üstüne kendi logomu ekleyerek artwork formuyla yayınlıyorum. 

Buse: Peki Alpman şarkılarını bir gün canlı dinleme fırsatımız olacak mı?

Güneş: Alpman’ın sahne alması oluşumu sebebiyle çok zor. Aslında ben çok tembelim. (Gülüşmeler) Kayıtlarda hep tek başıma çalıştım ve insanlarla çalışma konusunda pek başarılı değilim. Bazen çok katı düşünüyorum. İnsanlarla müzikal anlamdan çok kolay tartışabiliyorum ama çok kolay beğenmiyorum. Bazen de benim yaptığım çok daha iyi diye tutturabiliyorum. İster istemez problem oluyor. Grup tamamen farklı bir olay! Bir paylaşım olması gerekiyor, ben de o paylaşımı Alpman’da bulamadım. Bu durumu aşmaya çalışıyorum tabi. Şu an bir grup toparlama aşamasındayım. Hatta Alpman projesine başladığım günden beri aynı aşamadayım.



Buse: +24 engeliyle karşılaştığımız şu günlerde genç yaşına rağmen başarılı işlerle adını duyuyoruz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?

Güneş: Altı yaşından beri müzikle ilgileniyorum. Konservatuvara gittim ve aldığımı tek ciddi eğitim konservatuvar oldu.  Lise dönemine kadar tamamen amatörce bir şeyler yaptım ama konservatuvar dönemi bana bayağı sağlam bir nota eğitimi verdi. Piyano ve viyolonsel eğitim aldım. Her ne kadar üçüncü senesinde bırakmış olsam da eğitim açısından çok iyi oldu. Bıraktığım dönemde de pratik yaptım ve sonrasında zaten Alpman geldi. Kısa sürede müzik adına yeni ve güzel şeyler üretebilmem sürekli pratik ve konservatuvar eğitimle paralel diyebilirim çünkü birçok açıyla eğitimin verdiği donanımı kullanarak üretmek ne yaptığını bilmen açısından önemli bir yol oluyor.

Buse: Öyleyse gelelim yurtdışı haberlerine.

Güneş: İstanbul’dan daha çok Kanada ile iş yaptığımı söyleyebilirim. Tintm’i yayınladığımız plak şirketi Kanada’da olduğu için onlarla daha çok iletişim halindeyim. Plak yayınlanmadan önce de Fransa’da –nasıl olduğunu bilmiyorum- dinleyici kitlesi edindim. Türklere göre çok daha rahatlar, beğendikleri bir iş oldu mu kolaylıkla mail atabiliyorlar. O yüzden iletişimim daha kolay oldu diye düşünüyorum. Alpman’ın plak şirketi tarafından birçok yerde de reklamı yapıldı. Yurtdışına yayılmada bayağı yardımcı oldu. Bu durum aslında yeni fikirleri beraberinde getirdi gelecek adına. Henüz yeni yeni düşünmeye başladım ancak ileride bir plak şirketi oluşumu düşünüyorum çünkü bu süreçte müziğimi nereden yayınlayacağım konusuna çok kafa yordum. Böyle bir şirketle hem daha çok insanın müziğine ulaşabilirim hem de projelerime ait yeni albümler yayınlayabilirim. Bu tarz bir şey de düşünüyorum.

Buse: Aslında seni az çok tanıyorsam plak şirketi haberini seneye bile alabilirim. Çünkü kendimi her geri dönüşünde yeni planlarını, projelerini dinlerken buluyorum.

Güneş: Evet aslında sürekli daha neler yapabilirim, nasıl yapabilirim ile alakalı. Bekleyip görelim öyleyse. (Gülüşmeler)

Buse: Güzel binalardan etkilendiğini söylemiştin ancak müziklerini icra ederken etkilendiğin bir isim var mı?

Güneş: Sıradan geçen bir gün, güzel fotoğraflar, hava, o anki düşündüklerim müziğimi etkiliyor açıkçası. Bir grubu dinleyip haydi şöyle de bir efekt ekleyeyim demiyorum genelde.

Buse: Ama mutlaka dinlemekten keyif aldığın isimler vardır.

Güneş: Hiçbirisi funk yapmıyor ama! St.Vincent, Emily & The Woods, Iron & Wine, Other Lives, The Black Keys ve Dan Aurbach sayabileceğim isimler arasında.




https://www.facebook.com/alpmangunes
https://soundcloud.com/alpman
https://twitter.com/alpmangunes
http://alpmangunes.tumblr.com/
http://alpman-blog.tumblr.com/






Share This
Subscribe Here

0 yorum:

 
Avaz Avaz Dergisi

izliyorlardı

Avaz Avaz Copyright © 2011 BeMagazine Blogger Template is Designed by Blogger Template
In Collaboration with fifa