17 Ocak 2011 Pazartesi

Röportaj: Masis Aram Gözbek

Masis ile röportaj yapmak bambaşka bir zevk!



Masis Aram Gözbek, müzik yaşamına üç yaşında oyuncak bir melodikayla başladı. Biraz büyüdü, yedi yaşında kilise korolarına girdi. Derken daha da büyüdü, Boğaziçi Üniversitesi'ne girdi, yetmedi Müzik Kulübü Caz Korosu'na girdi, o da yetmedi bir de şefi oldu. Baktı olmuyor, müzik her yanını sardı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Bölümü'ne geçti. Yok hayır bitmedi, dahası da var: Yasemin Mori ekibinde yer aldı, a cappella caz icra eden Istanbul Essence grubunun muzik direktörlüğünü yaptı. Ve dolayısıyla çok sayıda konser verdi, yarışmalara katıldı. Son olarak BÜMK Caz Korosu ile birlikte bu sene Çin'de düzenlenen Dünya Koro Olimpiyatları'na gitti, Gold Diploma'ları topladı geldi. Biz de çeşitli aksaklıklardan ve birden fazla seferden sonra röportajı gerçekleştirdik kendisiyle. Buyrunuz, keyifle okuyunuz!

Edit: İşbu röportaj 2011'in Ocak ayında yayınlanmış olup Masis hakkındaki en güncel bilgileri içermemektedir. Ama burada söyleyelim; Masis'in koro şefliğine devam ettiği, şimdiki ismiyle, Boğaziçi Caz Korosu, geçtiğimiz yaz Avusturya'da düzenlenen Dünya Koro Şampiyonası'nda beş altın madalya aldı: Çağdaş Müzik ve Folklor kategorilerinde Dünya Şampiyonu, Karma Korolar kategorisinde Dünya İkincisi, şampiyonların yarıştığı GrandPrix'de iki altın madalya. Masis'i takip etmeye devam edin.



Burcu Şaşmaz: Nasılsın Masis?

Masis Aram Gözbek: İyidir Burcu, senden naber?

Burcu: Benden de iyilik, ne olsun. Ben biliyorum da, sen anlat istiyorum: Masis Aram Gözbek kimdir?

Masis: Kendimi bildim bileli müzikle iç içeyim. Eğitimime yedi yaşında kilise korolarında başladım ve yaklaşık 14 yaşıma kadar söyledim. Bu süreç, çok sesli müziği vazgeçemeyeceğim bir yere getirdi hayatımda. O sıralar, etraftan ne duyuyorsam onu çalıyordum kendi kendime. Sonra liseye (Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi) girdim ve orada bir müzik grubumuz oldu. O grup, zaten okul orkestrası oldu sonradan. Bir sürü yerde çaldık, söyledik, yarışmalarda ödül aldık. Hatta lise 2’deyken Boğaziçi Üniversitesi’nde Battle of The Bands’de 1. olduk. Lisede müzik bir şekilde olgunlaştı benim için. Üniversiteye girdiğimde bir sürü grupta çaldım. Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü Caz Korosu’na girdim 2005’te. Koroda iki sene söyledim, son dört yıldır da koronun şefliğini yapıyorum. Yakın bir zamana kadar akademik bir eğitimim yoktu ama sonra zamanla çeşitli projelere ciddi zamanlar ayırmaya başlayınca ve benim için gerçekten vazgeçilmez olanın müzik olduğunu anlayınca akademik eğitimimi o yöne kaydırdım.

Burcu: Nedir bu projeler?

Masis: Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü Caz Korosu’nun şefliğini yapıyorum. Istanbul Essence isminde beş kişilik bir grubumuz var, a cappella caz söylediğimiz. Grubun müzik direktörlüğünü yapıyorum ve grupta bas söylüyorum. Bunun yanında Mori ile sahnede klavye çalıyorum. E, bir yandan da bestecilik okuyorum, tabii vakit buldukça. Dünyanın en ağır işçilik gerektiren bölümlerinden biri...

Burcu: Caz korosu ile başlayalım. Caz korosu ne zaman kuruldu?

Masis: 1994’te kurulan Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü koroları; Klasik Müzik Korosu, Rock Korosu ve Caz korosu olarak üçe ayrılıyor. Bu koroların herbiri, zaman içinde gelişerek dışarıdan profesyonel bir destek almadan tamamen öğrencilerin emeğiyle işlerini yürüten korolar haline geliyor. Caz korosunu da kendine özgü tarzını enstrüman eşlikli ya da eşliksiz, çoğunlukla caz standartları ağırlıklı ve yer yer latin, pop-caz, fusion parçalarından oluşan repertuvarıyla açıklayabiliriz.

Burcu: Sen ne zamandır koronun şefliğini yapıyorsun?

Masis: 2005’te girdim koroya, 2007’den beri şefliğini yapıyorum.

Burcu: Sen koronun şefi olduktan sonra koroda neler değişti?

Masis: Çok daha büyük çaplı işler peşinde koşulmaya başlandı. Ben bir de kadroyu yeniden yapılandırdım. Sıfırdan başlayalım istedim. Performanslar daha şekillendi. Her sene farklı bir proje yapmak istedim. Koro daha fazla dışarıya açıldı. Koronun adı dışarıda da çok fazla duyuluyor olduğu için bir sürü yerden koroya katılmak isteyen insanlar oldu. Bu vesileyle insanlar BÜMK Caz Korosu’nu tanıyor, biliyor, araştırıyor konumuna geldiler.

Burcu: Yarışmalara katılımınız daha kolay hale geldi diyebilir miyiz o zaman?

Masis: Evet. 2008’de ilk yarışmaya katıldıktan sonra daha da kolay hale geldi.


Bu videoyu görmüştünüz değil mi? Dünya Koro Şampiyonası'na gitmeden tam önce, koronun tanıtımı için yayınlanan video amacına ulaşmıştı: Farklı platformlarda 1.000.000'dan fazla izlenme.


Burcu: 2008’de hangi yarışmaya katılmıştınız?

Masis: O sene Avusturya’da düzenlenen Vokal Total A Cappella Yarışması’na katılmıştık. Bu yarışma a cappella’da dünyanın zirvesi, Koro Olimpiyatları’nın a cappella grup versiyonu. Oraya da hem pop hem caz kategorisinde başvurmuştuk ve ikisinde de kabul almıştık.

Burcu: Hangi ödülü almıştınız?

Masis: Özel bir derecelendirme sistemi vardı onların: Aşağı yukarı ilk üçe Gold Diplom, sonraki dört gruba Silver Diplom, sonraki dört beş gruba da Bronze Diplom veriyorlardı. Biz iki kategoride de Silver Diplom aldık.

Burcu: Orada edindiğiniz deneyimlerin size ne gibi katkıları oldu?

Masis: Avusturya’dan aldığımız bilgiler çok değerliydi ve bıraktığımız izlenim gayet güzeldi. Büyük başarı oldu, hem teknik anlamda da. Ve biz oradan çok şey öğrendik, çok sayıda  adamla tanıştık, atölyelere katıldık. Bunlar belki de ödül almaktan daha önemli. Şimdi politik konuşuyor gibi bir imaj vermek istemiyorum ama bu diyeceğim şeyi gerçekten önemsiyorum. Ben de Türkiye’de yaşayan bir insan olarak önceliğim her zaman burada bir şeyler geliştirmek, büyütmek ve amacım koro namına bir şeyler yapmak. Ayrıca, kendin için çok daha kolay hale geliyor. Kendini kendine bir şekilde ispatladığın için her seferde adımını daha emin atıyorsun. Çin’deki deneyimlerden sonra başka bir yarışmaya katılmaya kalkılırsa daha da rahat olacak her şey.

Burcu: Madem lafı açıldı, oradan devam edelim. Geçtiğimiz yaz Caz Korosu’yla birlikte bu sene Çin’de düzenlenmiş olan World Choir Games’e katıldınız. Katılmaya nasıl karar vermiştiniz?

Masis: Biz 2008’de Caz Korosu’nun o dönemki kadrosuyla katılmıştık a cappella yarışmasına. Oraya gittiğimizde, o sene aynı şehirde (Graz) bu Koro Olimpiyatları (World Choir Games) da düzenleniyordu. İki organizasyon aynı anda olunca oraya o sene bütün korolar için tam bir şenlik havası hakimdi. Ve biz de o havayı soluma şansını yakalamış olduk. Orada onu bire bir yaşamış olmak beni çok etkiledi. Biraz da orada kurduğumuz sıcak ilişkiler ve edindiğimiz izlenimler vesilesiyle World Choir Games’e katılma kararı aldık. Daha doğrusu bana bir davet mektubu da gelmişti ve ben de dedim: “Neden olmasın?”

Burcu: Kabul geldikten sonra bunu her yere yayma aşaması başladı sanırım.

Masis: Devamlı olarak duyurusunu yapmaya çalıştık sağda solda; konserlerde, gazete, dergi, radyo, televizyon röportajlarında... Sabah, Hürriyet, Radikal ve daha birçok gazete ve dergide röportajlarımız çıktı. İnternet haber sitelerinde haberlerimiz çıktı. CNN Türk’te Hayatım Müzik programında röportajımız yayınlandı. Disko Kralı’nın iki programına konuk olduk, tam gitmeden önce.

Burcu: Dışarıdan gözlemlediğim kadarıyla sponsorluk aramalarınız çok zorlu bir süreçti. Biraz anlatır mısın o uğraşınızı?

Masis: Son ana kadar hep uğraştık. İlk Silk & Cashmere sponsor oldu. Onların desteği önemli çünkü biz başvuruyu yaptıktan sonra belli bir süreye kadar paranın bir bölümünü göndermemiz gerekiyordu, Silk & Cashmere o parayı karşıladı. Onların kıyafet desteği de oldu. Ark Müşavirlik Şirketi uçak masraflarımızı karşıladı. Rektörümüz Kadri Özçaldıran’ın aracılığıyla Finansbank sponsor oldu. Bağcılar Kaymakamlığı’yla anlaşmıştık ama prosedürlere takıldı ve oradan bir gelir elde edemedik. Efor da erkek kıyafetlerinin sponsoru oldu. İki kategoride onların kıyafetlerini giydik. Bunların dışında kendi çabalarımızla eksikleri tamamladık. Benim cebimden giden de oldu, hala da duruyor o. İki gün kala parayı denkleştirdik ve eksikle gittik, sonra bir yerlerden geldi. Lansman konserinde de bir arkadaşımız Ahmet, içinden gelmiş, bize yardım etmek istemişti. Koristlerden Nilay’ın ve Fati'nin emeğini ayrı bir yere koymak lazım. Onlara buradan teşekkür ediyorum.

Burcu: Nasıl bir repertuvar hazırladınız olimpiyatlar için?

Masis: Türkiye adına oraya gittiğimizde buradan söyleyeceğimiz şeyler çok dikkat çekmeli diye düşündüm. Caz repertuvarımızın yanı sıra, iki tane ilahinin çok sesli aranjmanını, Saygun’un Katibim Türküsü Üzerine Varyasyonlar, benim konservatuvardan da hocam olan Hasan Uçarsu’nun Güzelleme ve Yeniden isimli eserlerini söyledik. Bunlar oradaki insanların çok fazla ilgisini çekti tabii.


Boğaziçi Caz Korosu, Dünya Koro Şampiyonası, Avusturya, 2011

Burcu: Hazırlık sürecinde neler yaptınız?

Masis: Provalar arttı, ikinci dönem çok fazla konserimiz oldu. İstanbul'da çeşitli üniversitelerde, Boğaziçi Üniversitesi’nde, BÜMK ile çıktığımız turnede Muğla Üniversitesi ve İzmir’de Kordon Boyu’nda performanslar yaptık. Komikti o turne de. Ben yolda hastalıktan ölüyordum ama klasik koronun da ilk konserini de ben yönettim, Burak (Erdem) o gün gelemiyordu. Bu sürede Çin olayı yavaş yavaş yayılıyordu. Sonra İKSV Genç Caz’a katıldık, hatta elemeyi geçtik ve 17. Uluslararası İstanbul Caz Festivali'nde sahne alma şansı yakaladık. Tünel Şenliği'nde, Galata’da konserimiz oldu. Temmuzda, tam gitmeden önce Çin olayını duyurmak için Nardis’te bir konserimiz oldu. Zuhal ve Önder Focan burada bize çok yardım etti. Son olarak da, uçuşumuzdan tam bir gün once, Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall'da, kendi imkanlarımızla zorlaya zorlaya hazırladığımız bir lansman konserimiz oldu.

Burcu: Konserlerinizin herbirine özel kategori ve kıyafetler hazırladınız, değil mi?

Masis: Evet. Oda korosu kategorisine yöresel kıyafetlerle çıktık mesela çünkü o kategoride daha çok türkü duzenlemeleri söyledik. Caz ve cagdas muzik kategorileri icin de yine ayri ayri.

Burcu: Herkes öyle miydi?

Masis: Hayır. Aslında folk müzik kategorisi de vardı ama ben oda korosu kategorisinde yarışmayı daha çok istedim. Çünkü o çok daha ufak çaplı bir kategori, oda korosu ise çok daha geniş kapsamlı. Bir de her şeyden önce, buradan bir şeyler götürmek çok önemliydi bence. O yüzden, repertuvarı biraz bu yönde şekillendirmeyi tercih ettik. O kıyafetleri de epey düşünerek kombine etmeye çalıştık bir şekilde, herhangi bir yere bir gönderme olmasın istedik. Türkü düzenlemeleri seslendirirken, yani oda korosu kategorisinde, erkeklerin kafasında fes vardı ama aşağısı biraz Anadolu kıyafeti gibiydi mesela. Bir şekilde ortada buluşturmak zorundasın, genel bir hat çiziyorsun. Tüm kategoriler için farklı bir şey oturtmaya çalıştık, çok kısa zamanda, elimizden geldiği kadarıyla tabii.

Boğaziçi Caz Korosu, Dünya Koro Şampiyonası, Avusturya, 2011

Burcu: Konserler dışında zaten çok yoğun bir döneme girmiştiniz artık...

Masis: O dönemde babam vefat etti. Hem duygusal açıdan oldukça etkilendim doğal olarak hem de yükümlülüklerim arttı. Hatta babamı kaybettiğim gün, 25 Mayıs, Caz Korosu Konseri vardı. Ben kimseye bir şey söylememiştim konserden önce, konser sonunda söylemiştim. Ertesi gün de Aya İrini’de klasik müzik korosunun konseri vardı, onlarla çaldım. İlginç iki gündü benim için. Çok başka bir olay, tarifi imkansız. O iki günü öyle geçirmek belki de her insana nasip olmayacak bir şey. Çok fazla insan yanında, o an onu yaşıyorsun, hissediyorsun olanca sıcaklığıyla. O duygusal yoğunlukla sahnede olmak da güzeldi. Her zamankinden fazla hissediyordun çünkü her şey çok sıcak içinde. Bunun yanında, mayıs haziran gibi benim de sınavlarım vardı, koristlerin de final dönemiydi. O yüzden o dönem kısa bir ara oldu bizim için. Sonra tekrar çalışmaya 22 Haziran’da başladık, 12 Temmuz’da lansman konserini verdik.

Burcu: Kamp gibi bir şeyden bahsediyorsun anladığım kadarıyla?

Masis: Evet. Günler öncesinden program hazırlamaya başlamıştım. Kampta deli gibi çalıştık, sabah 11’den akşam 8’e kadar. Ama full repertuvar çalışmak değil, genel bir şey. Ben tiyatrodan birikimlerimi de katarım bu işin içine; sabahları ısınma esneme seansları, oyunlar, konsantrasyon alıştırmaları falan filan... Çalışmalar, eserler, herkes ayrı ayrı çalışıyor, sonra birlikte çalışıyoruz... Herkes bir şey yapıyor, biri sponsor arıyor, öbürü toplantıdan geliyor. O 20 gün herkes kendi varlığını masaya koydu ve emeğinin maksimumunu harcadı. O dönemde insanlar hem çok gergindi, hem de bu gerginliğe rağmen birbirine karşı çok toleranslıydı. Yoğun ve idare edilmesi zor bir dönemdi. Ama amacına ulaştı. O 20 gündür aslında bizim tam çalıştığımız. Kadro çok değişmişti, tam da o 20 günlük kısımda oturmuştu aslında. Bir de yepyeni 2-3 şarkı da çalışıldı öylesine sıkışık bir dönemde.

Burcu: Çin’e gitmeden önceki gün de lansman konseriniz oldu okulda.

Masis: Biz o zamana kadar her şeyi hazırladık. Konserde sponsorlara ve rektörümüzü temsilen Zeynep Atay’a plaketler verildi, teşekkür konuşmaları yapıldı. 5 dakikalık bir video izlettik, bizim çalışmalardan. Üç kategorinin de repertuvarları, üç ayrı kıyafetle seslendirildi.

Burcu: Olimpiyatlarda ortaya koyacağınız performansın aynısı mı oldu?

Masis: Evet, aynısı. Sıralaması bile aynı. O konser de çok doluydu. Daha da fazla dolardı o salon ama zamanımız yoktu. Lansmanın yapılıp yapılamayacağı bile belli değildi son ana kadar. O dar zamanda kulüpten insanlar da çok yardım etti. Seferberlik gibi bir şey oldu yani. Ertesi gün de yolculuk.


Boğaziçi Caz Korosu, Dünya Koro Şampiyonası Kapanış Seremonisi, Avusturya, 2011

Burcu: Gidişiniz nasıl oldu?

Masis: Benim başka maceralarım da oldu, vize sorunları falan filan... Bizim Çin vizesi işlemleri de son ana kaldı. Bu konuda Şanghay başkonsolosu Hüsnü Murat Ülkü bize çok yardım etti. O da Boğaziçi Üniversitesi mezunuymuş ve Müzik Kulübü’nde rock korosunda gitaristliklik yapmış zamanında. Başmuavin Sevgi Hanım da çok yardımcı oldu tabii. Gittiğimizde de çok yardım ettiler. Hatta biz bir gün onları ziyaret ettik. O ara Şanghay’da düzenlenen Expo 2010’da Ark Müşavirlik Türk pavyonunu düzenliyordu. Orada da iki gün konser verdik; biri Türk pavyonunun önündeydi biri de Europe Square ismindeki ana sahnede. Tabii ki, Shaoxing'de bize çok yardımcı olan, her eksiğimizi kapatan Erben Abi ve eşi Chantel'i de hiç unutmamak lazım.

Burcu: Çin’de nerede düzenlenmişti bu organizasyon. Organizasyon nasıldı?

Masis: Shaoxing’deydi. 50 tür konser mekanı, her yerde korolar... Program geldi önümüze, her şey çok planlı. Takım lideri ve rehberlerimiz programa uyma konusunda oldukça katıydı. Çok büyük bir organizasyon olduğu için bu tarz şeyler gerekiyor zaten.

Burcu: Konserleriniz ne zamandı?

Masis: Yarışma iki haftadan oluşuyordu ve iki haftanın da ayrı açılış ve kapanış seremonisi vardı. İlk oda korosu kategorisinde, ikinci olarak çağdaş müzik kategorisinde çıktık. Bunlar yarışmanın ilk kısmındaydı. İkinci haftada da caz kategorisinde yarıştık. Biz zaten ilkinin ödüllerini ilk haftanın kapanış seremonisinin sabahında ödül töreninde aldık. Ondan sonraki haftanın sonunda da caz kategorisinin ödüllerini aldık. Bizim gibi iki hafta kalan koroya ben hiç rastlamadım, vardır belki de. Genelde insanlar bir kısmına geliyor.

Burcu: Ne ödülleri aldınız?

Masis: Oda korosu kategorisinde üçüncü, Çağdaş müzik kategorisinde ikinci olduk. Gold Diploma aldık. İkinci haftada da Caz kategorisinde üçüncü olduk ve yine Gold Diploma aldık.

Burcu: Gold Diploma’yı ilk üç grup mu alıyor yine?

Masis: Hayır, puanına göre göre alıyorsun. 20 grup da alabilir, bir grup da alabilir. O puan nesnel, sıralamaya tabi değil.

Burcu: Yarışmanın dışında başka etkinliklere katıldınız mı?

Masis: Yarışma dışı konserler de oldu. Friendship Concerts (Dostluk Konserleri) diye bir şey düzenlemişler mesela. Seçilen gruplar dağınık yerlerde, açık hava ya da kapalı mekanlarda başka iki üç ülkenin korolarıyla konserler veriyorlar. 

Burcu: Bunlar daha önceden belirli miydi, oraya gidince mi belli oldu?

Masis: Her şey oraya gidince belli oldu. Oradayken de değişti bazı şeyler. Son anda haber verdikleri konserler de oldu. Tabii bir de orada, bitmek bilmeyen bir prosedür... Bir yere gidip de bir yarışmaya katılmak ya da başka bir yere gidip konser vermekten çok farklıydı bu olay. Çünkü halihazırda bir yurt dışı tecrübesi olmasının yanında, Çin’i geçtim zaten, organizasyonun çapının çok büyük olmasından ötürü o tarz şeyler de epey mesai aldı ve hem zaman hem de enerji çaldı. Herkes ilgilenmedi bu tarz şeylerle tabii ki, biz iki üç kişi ilgilendik.

Burcu: Başka etkinliğiniz olmadı mı?

Masis: Bizi bir basın konferansına çağırdılar aniden, orada söyledik. Gazetecilerle röportaj yaptık. Bizi çok beğenmişler, orada da bizi sergilemek istemişler. Ama bu aslında biz çok çok iyi olduğumuzdan değil; ilgi çekici olduğumuzdan ve iyi performans sergilediğimizden. Atıyorum, İtalyan bir koroyu çıkarmanın çok da bir anlamı veya ilginç bir yani yok zaten. Ve gerçekten kimseden tek bir kötü şey duymadık. Bilakis karşılaştığımız her kişiden övgü dolu yorumlar aldık, gerek jüri üyelerinden gerekse seyircilerden. Bu arada, ben de muhtemelen oradaki en genç koro şefiydim. Benim de lafım dolanıyormuş mesela, onu da birilerinden öğrendim sonra.

Burcu: Peki konserler dışında başka ne gibi olaylar vardı?

Konserler dışında seminerler vardı bol bol. Onlara gerek koroyla birlikte gerekse kendim katılmaya çalıştım zamanım elverdiği ölçüde.  “Swinging Singing” diye bir seminer vardı mesela. Biz, ismimizde de yazdığı gibi, aslen bir caz korosu olduğumuz için gitmeden önce mail gelmişti bana bu seminerle alakalı, “Orada sizin de bulunmanızı ve söylemenizi istiyoruz, katılmak ister misiniz?” diye. Johan Rooze, vokal caz konusunda oldukca uzman biri zaten. Semineri hem anlattı, hem de üç tane koroya kendi repertuvarlarından değişik eserler söyletti aynı zamanda. Bizi çok beğendi, özellikle de bir konuda beni. Caz söyletirken koroyu gereksizce abartılı yönetmemek, onlara alan bırakmak. Bir de bunların dışında da program o kadar doluydu ki, biz mesela başka koroların performanslarını izleyemedik çok fazla. Tabii bunların yanında, Çin’de de çok çalıştık. Hararetli tartışmalarımız da oldu, benim epeyce uzun nutuklarım da. Caz kategorisi konserinden bir gün önceki provayı bırakıp gittiğim de oldu, öyle çıktık konsere. Ben hep kendime göre doğru olanları yapmaya çalıştım. O an ne yapılması gerekiyorsa, nasıl davranmak gerekiyorsa...

Burcu: Başka korolarla birlikte güzel anılarınız da olmuştur...

Masis: Avustralyalı bir koro vardı mesela. Yaş ortalaması epey yüksek ama dünyanın en keyifli insanları aynı zamanda. Her akşam kapının önünde içkiler, bizle muhabbetler... İspanyol, Hollandalı korolar vardı. Namibyalılar vardı, en eğlenceli koro onlardı! Çok keyifliydi. Her gece partiler vs. Tabii ki ben izin verdiğim ölçüde ve daha çok insanlar buna uydukça. Otelde herkes yarışmaya gelmiş zaten. Ben ve bizden bir iki kişi daha, bir gün önce ayrılmak zorunda kalmıştık. Son gece otelin önünde doğaçlama seansları falan oldu, muhteşemdi. Oteldeki muhabbetler çok eğlenceliydi. Dönüşte de çok badireler atlatılmış, birinin pasaportu bir yerde unutulmuş. Uçak kalkacak, korodan birkaç kişiyi bekliyor falan, tam rezalet. En unutulmayacak şeylerden biri de Beran'in başına gelendi. Yağmurda kaydı düştü ve bacağı kırıldı, olimpiyatların ikinci yarısına girdiğimizde.

Burcu: Biraz da senden bahsedelim. Boğaziçi Üniversitesi’ne girmiştin ama sonra bıraktın ve akademik hayatına müzik alanında devam etmeye başladın. Bizim okulu bırakma kararını nasıl aldın?

Masis: Müzik alanında yürüttüğüm projeler büyüyünce benim kafam artık hiç rahat olmamaya başlamıştı. Aslında, bölüme isteyerek girmiştim ama müzik işleri fazlasıyla araya girince matematiği laf olsun diye okumak istemedim. Hep şunu düşünüyordum: Zaten matematik yapmayacağım, müzik yapacağım. Adam gibi okumayacaksam da böyle sürünmeye hiç lüzum yoktu. Böylece matematiği bırakıp tekrar sınava girdim.

Burcu: E, iyi de olmuş galiba?

Masis: E, iyi de oldu galiba. 2008’de Yıldız Teknik Üniversitesi’ne girdim, orada bir sene kompozisyon okudum. Oradaki hocam (Emre Dündar) beni çok başka yerlere yönlendirdi ve onun sayesinde kafam oldukça açıldı. O yaz da, sınavlara tekrar girip sıfırdan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Kompozisyon ve Orkestra Şefliği bölümüne girdim.

Burcu: O neye yönlendirdi seni?

Masis: Çağdaş klasik müziğe. Günümüzün klasik anlamda en yaşayan müziği, diyebiliriz. Yazı müziği, yazı besteciliği. Yalnızca kayıtta değil de, kağıt üstünde var oluyor eser daha cok.



Boğaziçi Caz Korosu, Dünya Koro Şampiyonası, Avusturya, 2011

Burcu: Koro şefliğinden bahsedelim biraz da. Dışarıdan göründüğünden daha çok uğraş gerektiren bir iş. Sen nasıl görüyorsun bu işi?Bu işe yaklaşımın nasıl?

Masis: Benim kafamda hedef her zaman büyük ve amaç, bir iş yapılıyorsa tam yapmak. Bu yüzden ben bazen 'suyunu çıkarıyor' olabiliyorum. Yine de olabiliyor aksamalar tabii. Hem bu yüzden, hem de insanlar işlerini yetiştiremediklerinden, ders programlarını ayarlayamadıkları için korodan ayrılabiliyorlar. Daha en başından, her türlü şeyden bahsetmiş olmama rağmen insanlar yaşamadan bilemiyor, göremiyor bazı şeyleri. Benimle bu yolda devam eden insanlar genellikle beni daha iyi anlayabilmiş ve -kelimenin tam anlamıyla- bana katlanabilen insanlar oluyor. Tabii, koro bir topluluk ve çeşit çeşit insan var. Onları yönetmek müzik yapmanın ilk şartı aslında. Öbür türlü iş sadece teknikte kalıyor.

Burcu: Yani kendine öyle bir grup kurmaya çalışıyorsun işlerin aksamaması için.

Masis: Evrensel olarak baktigimizda, herhangi bir gruptan müzik çıkmasının bana göre ilk şartı, oradaki herkesin kafasının aynı nehre akması. O şart yoksa yürümez bu iş zaten. Bana katlanabilecek adamı bulmak çok zor, farkındayım. Hatta çalışmalarda bazen bana katlandıkları için teşekkür ediyorum koristlerime. Bunun bizim için zorluğunun bir sebebi de parçaların çok zor olması ve tabii ki bu yüzden de teknik anlamda bir sürü gerekliliklerin var olması. Benim de korodan beklentim çok büyük. Dolayısıyla herkesin eksiksiz ve kusursuza yakın olması gerek. Mesela biri çalışmaya gelmediğinde olay var demektir. Bu yüzden hep olay var aslında, olaysız çalışmamız yok (gülüyoruz). İnsanları bir arada tutabilmek, motivasyonlarını sürekli hale getirmek gerekiyor. Mesela, kolay parçalar seçersiniz ve böylece daha olaysız çalışmalar geçirebilirsiniz. Ama sonuçtan tatmin olup olmamak da ayrı bir mesele. O aslında biraz da işin başındaki adama bakıyor. Bu gerçekten benim projemse ve kendim yürütüyorsam, zaten başkası gibi davranamam. Ben kendim gibi davranmalyım.

Burcu: Bu seneki koro nasıl, neler planlıyorsun? Nerelerde konser verdiniz şimdiye kadar ve nerelerde vereceksiniz?

Masis: Bu sene yepyeni bir kadro, geçen seneden çok fazla devam eden yok, üç kişi var. Yaklaşık 40 kişiyiz bu sene ve repertuvarımız gospel ağırlıklı. İlk dönem daha çok 2003’te ölen aranjör ve koro şefi Moses Hogen’a tribute gibi bir şey düşündüm. Onun birkaç parçasına, aranjmanına rastlamıştım, çok hoşuma gitmişti. Ben de çlerinden en beğendiklerimi koroya yaptırıyorum bir şekilde. Onun dışında tam karar vermedim ama gerekli notaları falan bulabilirsem eğer, Latin parçalar da söyletebilirim. Bu arada, bu sene de oldukça yoğun bir konser programımız var. İlk konserimizi, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın kapanış etkinlikleri dahilinde, İstanbul Kongre Merkezi'nde verdik ve daha sonra da geleneksel aralık ayı konseri için Ege Üniversitesi’nden davet aldık, Kampüste Caz Konserleri etkinlikleri için. 25 Şubat’ta oraya gideceğiz. Onun dışında Samsun'dan, Ankara'dan, hatta Diyarbakır'dan davet aldık. İstanbul içinde birçok üniversitede zaten konserlerimiz olacak. Bir de nisan aynin sonunda BUMK'un geleneksellesmis turnesi olacak tabii ki.

Burcu: Şimdi neler yapıyorsun? Müzik eğitimine devam mı?

Masis: Istanbul Essence projesini rölantiye aldık. Eğitime devam tabii ki. Onun dışında, şeflik ve kompozisyon üzerine çeşitli kurslara da devam etmeye çalışıyorum. Mesela bu yaz, Çin’den maceralı bir şekilde Almanya’ya geçtim. Orada Burak ve Volkan ile buluştuk. Volker Hempfling’in yönettiği ustalık sınıfında koro şefliği üzerine 10 günlük bir eğitim aldım. Oradan Letonya’ya geçtim ve orada "5th International Workshop for Young Composers", kompozisyon ustalık sınıfına katıldım. Hiçbir boşluk yok arada, ölüyorum. İstanbul’a geçecektim, geçemedim zaten. Oradan Macaristan’a gittim, Denes Szabo'nun yönettiği koro şefliği ustalık sınıfına katıldım. Bizim Korofest’e bu sene gelen Cantemus’un festivaliydi; hem koro festivali vardı hem de şeflik eğitimi. Ekimde de İsveç’e gittim ve Lund International Choral Academy’de Tõnu Kaljuste ve Patrik Andersson ile koro ve orkestra şefliği çalıştım.

Masis’i takip etmek için:

www.facebook.com/bumcjazzchoir

Ya da televizyonlara, gazete ve dergilere de bakabilirsiniz. Mesela, en son Kelime Oyunu'nda gördük kendisini. Bakın;

Share This
Subscribe Here

5 yorum:

Adsız dedi ki...

bir şeyi çok merak ediyorum: masis'in saçları oradan öyle komple çıkıyor mu? hazırı satılıyor mu?

Adsız dedi ki...

ben de bir şeyi çok merak ediyorum: masis koristlerini yiyor mu? önce erkek alcaz dediler, sonra kesmedi, korist alıcaz diye duyurdular. ayıptır ya, kronos'un başına gelenler hiçbirimize ders olmadı mı inanamıyorum.

İpek Burcu Şaşmaz on 10/2/11 7:20 ÖS dedi ki...

Bildiğimiz kadarıyla hayır, yemiyor. Ancak bu sorunuzun muhatabı Avaz Avaz değil sanırım sevgili Adsız, dolayısıyla bizzat Masis'e sormanızı öneririm.

Adsız dedi ki...

masis kanka naber ş olm servis kaçta kalkıyo?

Adsız dedi ki...

lisede o kadar karambol yaptığımız adamın iyi yerlere gelmesi göz kamaştırıcı..belki biraz daha dövsek daha iyi yerlere bile gelicekti.
Tebrikler

 
Avaz Avaz Dergisi

izliyorlardı

Avaz Avaz Copyright © 2011 BeMagazine Blogger Template is Designed by Blogger Template
In Collaboration with fifa