Bu ülkede gereken şey Kılıçdaroğlu'nun kökeninin Beyaz TV'de antropologlara taş çıkartan "uzman"larca tartışılması değil sivrisineklerin göçmen vızıldamaları üzerine yapılacak konuşmalardır. Sivrisinek sesinin rahatsız ediciliği üzerine ülkemizde arabesk, jazz müziklerden farklı olarak bir mutabakat vardır. Sivrisinek sesinde, piyasalarla beraber herkesin ağzına da girmiş olan "toplumsal mutabakat" sakızının gözleri yaşartacak bir uzlaşısı söz konusudur. Sivrisinek sesi toplumun hemen her kesimince rahatsız edici bulunur. Bluegrass ise, rahatsız ediciliğine dair mutabakat sağlanamamış ve göçmenlere ait bir müzik türüdür.
Kısaca Britanya ve İrlanda; uzuncaysa Galler, İngiltere, İskoçya ve İrlanda olan memleketlerden Amerika kıtasına göç etmiş insanlara ait müziğe bluegrass adı verilir. Bluegrass'ın isim ve biyolojik babası Bill Monroe ve grubu "Blue Grass Boys"tur. Blue Grass yalnız ve güzel ülkemizin fazla rağbet gören genre'larından olmamakla beraber tıpkı 0-1 biten Manchester United - Beşiktaş maçı sonrası Mustafa Denizli'nin de dediği gibi "ülkemizin ihtiyacı olan"dır. Bluegrass için yalnız, basit ama bir yandan da melodram abartısına selam duran bir tür diyebiliriz. Burada melodramın bluegrass'la olan ilişkisi çok hassas dengeler üzerine kuruludur. Alışılagelmiş abartılı davranışların aksine bluegrass sadeliğin bir abartısıdır diyebiliriz. Gazetelerin siyah-beyaz basıldığı 1940'ların müziğini, şamatadan ibaret bir kuşağa naklettiğimizde ortaya çıkan kontrasta sadelik abartısı demek tamamen çağın suçudur. Melodram-bluegrass ilişkisi bulunduğu şartlara göre yorumlanabilecek ya da kabul edilebilecek bir ilişkidir. Günümüzde Rusya'daki yangınlar Mozambik'te yağma faaliyetlerine yol açarken bluegrass'ın sabit ve izole bir tanımını yapmak zaten abestir.
Mustafa Denizli - Bluegrass denklemine değinecek olursak, "Neden bluegrass'ın ülkece lüzumu vardır?" sorusunu cevaplamak gerekir. Bluegrass göçmen müziğidir. Bluegrass kendine benzeyen insanlarla dışarıya nazaran fakr-u zaruret içerisindeki yaşantıların nesnesidir. Kıskanmak ve kıskançlığa dayalı bir hareketliliği sıklıkla gördüğümüz ülkemiz için de bu durum özne olabileceğimizi gösteriyor. Esnafın on yıllardır iş yok şikayeti, müşterilerin enflasyondan bağımsız her şeye pahalı deme eğilimi bunların simgelerindendir. Kendine benzeyen insanlarla çevrili olmak sosyoloji biliminde karşılığı olan bir durum. Bluegrass'a özne olmak AB üyeliğimizden daha kolay. Elimizde olanı göstersek yetiyor. Üstelik kokoreç'e ve sağlıklı hazırlanmadığı söylenen dönere rağmen. Mustafa Denizli'den alıntı yapmak bluegrass söz konusu olduğunda bu yüzden farz oluyor.
Zaman zaman Amerikan filmlerinde gördüğümüz bir sahne vardır. Banjo, keman, bilekten yırtık kot bahçıvan pantolon ve buğday sapı eşliğinde yapılan müzik. Çoğunlukla köylülük ve düğün vurgularında gördüğümüz sahnenin müziği bluegrass olmakta. Bu müziğe sığ bir tabirle beyaz blues'u diyemeyiz. Çünkü değildir. Rusya-Mozambik denklemi buna mani olur ve redgrass tabiri karşımıza çıkar. Çin'de yapılan bluegrass bir alt kategori olarak bluegrass yavrusu sayılır. Beş telli lavta, balalayka ve Çin kopuzu redgrass için çalışan ajanlardır.
Bluegrass hakkında bilinmesi gereken önemli bir husus Trampled By Turtles, Country Gentleman ve Johnson Mountain Boys gruplarıdır. Bilinmesi gereken en önemli husussa, sivri sineklerden farklı olarak bu müzik her yıl iki milyon ferdini ölümcül bir tesir altına almaz. Bluegrass sonbaharda eve sığınan sivrisineklere rahmet etmeyen insanlara fazladır.
1 yorum:
Yazar cok tesekkurler...
Selamlar Kubra
Yorum Gönder