10. albümlerinde metal grupları değişebilir, sakin olun.
Şu bilgileri verelim önce: Albüm kayıtları ertesinde grubun klavyecisi Per Wiberg gruptan ayrılmış. Albüme katkısı muhakkak var ama belli ki grup içinde değişimler olmuş. Sonra, albüm Mikael Åkerfeldt tarafından oluşturulmuş ve kendi tabiriyle adamın 19 yaşından beri hayalini kurduğu albüm olmuş. Porcupine Tree solisti Steven Wilson da albümün mix'ini yapmış. Wilson, daha önce de Opeth'in akustik ağırlıklı albümü Damnation'da gruba eşlik etmişti.
Şimdi kabul edelim, adamlar yeterince yaşlandılar. Heritage, 10. albümleri, şaka değil. Yani bir noktada brutal vokalden vazgeçmeleri gerekiyordu. Bir önceki albümlerinde iyice bırakmışlardı zaten ve sonuç: bu son albümde brutal vokal yok. Bence bu bir eksiklik değil, hatta harika bir şey. Åkerfeldt'in sesinin güzelliğinden daha fazla yararlanıyoruz işte, keyfimizi kaçırmaya gerek yok.
Bu durum aslında Opeth'in müziğini iyice progressive rock'a kaydırmış olmasından kaynaklanıyor. İşte bu noktada Opeth fanatiklerinin feryat figan çığlıkları yükselmeye başlıyor.
Yapmayın ama, değişim güzel bir şey! Hele ki bu değişim 10. albümünü yapan, kendi içinde çeşitliliği barındıran ve içinde bulunduğu dönemi değerlendirme yeteneğine sahip bir gruptan geliyorsa buna şükretmeliyiz!
Yeni şeyler yaparken, bilinmezlerde yüzmek gayet de olması gereken bir şey ayrıca. Dolayısıyla Heritage oldukça cesur bir albüm. Yalnız Opeth Heritage isimli albümüyle eski sound'unun mirasını tamamiyle reddetmiş gibi bir hava oluştu, o kadar fena bir durumda değiller. Death metal'den progressive'e kayarken bir şeyleri bırakacaklar pek tabii ki ama geçmişlerinde Damnation albümleri var, ki bu albüm de death metal'den uzaktı ve kült albümlerinden biri haline gelmişti. O yüzden Opeth'in yaptığı albümü kariyerlerinde önemli bir noktada yer aldığını söylemek mümkün.
Albümde öncelikli olarak Heritage, Nepenthe ve The Devil's Orchard şarkıları dikkatimi çekti. Nitekim ilk klip The Devil's Orchard'da çekildi. Aşağıda izleyebileceğiniz klipte görsellerle de desteklenen psychodelic etkileşimleri fark etmemek mümkün değil. Bu etkileşim yerinde bir zenginlik katmış albüme ve bence yeni müzik anlayışlarına çok da güzel yakıştırmışlar.
Haydi izleyelim, dinleyelim:
1 yorum:
Ben Opeth'i dinlemeye basladigimda heralde "My Arms, Your Hearse" yenilerde cikmisti. O zaman da albumden albume degisen bir tarzlari vardi denebilir, aslinda Death metal kokenli olmalarina ragmen muzikleri Doom ve Black metal izleri de tasiyordu. Bir sonraki albumde Opeth'in ne yapacagini bilemiyordunuz.
Ama sonra Opeth kendine bir yol cizdi ve bundan sonra tarzi pek degismedi. Progressive death gibi bi tanimlama yapilabilir mi bunun icin emin degilim ama Deliverance (ki Deliverance Death metale dogru kesin bi kayisin belki ilk adimiydi) & Damnation ikilisinde sonra bu cizgideydiler denebilir. Opeth'in kitlelerce taninmasi ve populerlesmesi de bunun sonrasina denk geliyor.
Peki Opeth yanlis bir seyler yapti mi? Bunun cevabini cok net veremiyorum belki ama ben onlari hep en fazla Damnation'a kadar hatirliycam. Bence hicbir zaman Morningrise ya da My Arms Your Hearse kadar yuklu, guclu albumler yapmadilar, onlar populerlestikce de ben onlardan uzak durdum. Eski butun uyeler de kayboldu, dukkan Mikael'e kaldi (bilmiyorum bu grup eskiden Mikael'den ibaretti diyen birileri cikabilir ama).
Belki sunu soylemek lazim, degisim her zaman guzeldir demek ne kadar dogru? Ben Radiohead'i de hep takip ettim, ve onlarin degisimi beni hicbir zaman onlardan uzaklastirmadi ama Opeth'inki uzaklastirdi.
Mikael kesinlikle cok yetenekli bir adam, o gunlerden buralara gelmeleri belki hic surpriz degil ama insan keske degisimleri underground sahnede kalarak olsaydi, belki o zaman sevmeye devam edebilirdim diyorum.
Yorum Gönder