Alpman
Soundcloud'da tozu dumana katan Güneş Alpman, Ocak ayında yayınladığı plak formatında albüm Tintm ile tüm takdirlerin hedefi oldu. Plak fikri, spychedelic ismini verdiği müzik türü, tarzı diye merak ederken kendimizi Alpman ile tanışma sürecinde bulduk. Şimdi bu keyifli sohbete sizi de davet ediyoruz. Buyrun, sizi kahvelerinizle şöyle alalım:
Buse: Alpman'ın müziğiyle yeni tanışanlar için nasıl bir tanımlama yapıyorsun?
Güneş: Tanımlamayı beceremiyorum ben. Doğru
söylemek gerekirse, birbirinden bağımsız birçok şeyden etkileniyorum ve bunların
çoğu müzikle alakalı şeyler değil. Bu yüzden ortaya çıkan sonucu değerlendirmiyorum. Kendi müziğimi dinleyip bu böyle olmuş, şuna benzemiş
diyemiyorum. Ama biraz funk var, biraz psychedelic var, biraz casus filmlerinin
soundtrack’i havası var. Bu yüzden de ''spychedelic'' diyorum.
Buse: Tintm'i, Kept Records'dan plak formatıyla yayınladın. Plak süreci nasıl ilerledi? Daha
doğrusu Tintm’i plak formatında çıkarmaya nasıl karar verdin?
Güneş: Aslında ilk olarak Kaliforniya
menşeli başka bir plak şirketiyle konuşuyordum ancak oradan iletişimde olduğum kişi bir şekilde Kanadalı
Kept Records’a benden bahsetmiş. Öyle olunca Kept Records’dan ‘’ Sadece 45’lik
basıyoruz ve senin müziklerini dinledik, beğendik. Bizimle çalışmak ister
misin?’’ içerikli mailler gelmeye başladı. Benim aklımda plak basmak ya da 45’lik
yayınlamak yoktu ve böyle bir haberle karşılaşınca bayağı mutlu olmuştum. Bunun
heyecanı ve mutluluğu üzerine 1 gece içerisinde sıfırdan yeni şarkı kaydettim
ve onu yolladım. Çok beğendiklerini söylediler ve bir hafta içerisinde iki yeni
şarkı daha kaydedip gönderdim. Ama bir hafta boyunca oturduğum yerden hiç
kalkmadım diyebilirim. Hırslı bir şekilde çalışıp kaydettim, yolladım. Sonuçta
beğendiklerini söylediler ve kaydettiğim şarkı üzerinde plağı yayınlama
konusunda anlaşmış olduk. Böyle 9 ay sonrasına planlanıp, tarih verilip
yayınlanan bir düzende olmadı. Aslında 2013’e girmeden Kasım ayı gibi yayınlarız
diyorduk ama olmadı çünkü plağın üretildiği bir fabrikada bir sorun oldu.
Amerika’daki kasırga yüzünden işler aksadı. Doğal afetler derken Ocak ayının
28’ine kaldı yayın tarihi. Sonrasında benim için zor bir bekleme süreci oldu. O
üretim sürecini yakından takip edemiyor olmak gerçekten üzücü. Bir yerlerde
senin plağın basılıyor ve senin olaylardan haberin yok. Sadece mail’le kontağa
geçiyorsun ve fotoğraf yolluyor öyle kafanda bir şeyler oluşturmaya
çalışıyorsun. Yani
her şey tam kontrolümde gelişmedi. Ama sonuç olarak güzel oldu. Onun haricinde
aslında plağın dağıtımı hala devam ediyor.
Buse: İstanbul’da nereden
ulaşabiliyoruz plaklara?
Güneş: Kontra Plak ve Deform’da satılıyor.
Aynı zamanda internet üzerinden de plak satın alınabiliniyor. Ya da plakla
dolaşmak istemiyorsan mp3 formatını da alabiliyorsun.
Buse: Geri dönüşlerin nasıl oldu?
Sonuçtan memnun musun?
Güneş: Beklenenden fazla bir geri dönüş
olmadı ama beni mutlu etmeye yetti. Sonuçta sadece bu müziği seven insanlar
Alpman’ı dinlesin diye bir derdim yok. Bir yerlerden yakalayan herkesin
şarkılarımı dinlemesini isterim elbette.
Buse: Dinleyicilerinden aldığı tepkiler genelde film müziği havası var ekseninde olmuş.
Güneş: Özellikle o amaçla yapmadım ama
müziklerimin bir filmde kullanılması çok güzel olurdu. Onun dışında güzel
binalar beni çok etkiliyor mesela.
Buse: Ne? Ne dedin? (Gülüşmeler).
Anladığım kadarıyla sende müziğini tek bir janr ile sınırlandıramıyorsun. Yeni
düzende müziğe karşı böyle bir algı gelişti, müziğe tek bir janr’ın ürünü
diyemiyoruz. Ne düşünüyorsun bu konu hakkında?
Güneş: Bilinçli olarak böyle
yapıldığını düşünmüyorum. Teknoloji mükemmel bir seviyede ilerlemiş durumda.
Her şeye çok kolay ulaşabiliyorsun, 1930’lu yılların kayıtlarına mesela. Erişim
bu kadar kolay olduğu için dinleyici kolay bıkabiliyor. Yapılan her yeni şey
çabuk tüketildiğinden yeniyi üretme çabası içinde her şeyden yararlanmaya çalışıyorsun. Sonuç olarak elinde birçok türden yararlanılmış yeni yapıtlar
oluyor. Aslında bildiğin konsept karşına yepyeni bir varlık olarak çıkabiliyor.
Bu böyle devam eden bir sirkülasyon olacak. Belki bundan bir yirmi otuz sene
sonra Barok döneminin klasik müziğini dinlerken bulacağız kendimizi ama
kendisini öyle bir harmanlayacağız ki yeni çağın yepyeni sound’u olacak.
Buse: Kesinlikle! Bu şekilde eskiye dönüş
de oluyor; analog müzik, video efektleri veya artworklerde geçmişi
görebiliyoruz. Sende 1960-70’li yılların müziğini icra ediyorsun.
Güneş: Tam olarak 60-70’li yılların
müziği değil aslında. Tabi ki etkileniyorum o dönemin müziğinden. Zaten
farkında olsak da olmasak da müziğin içerisinde belli standartlar var. Onlarla
Alpman’a ait sound’u birleştirip yeniden oluşturuyorum.
Buse: 2010 senesinde sanırım
müziklerin synth-pop, indie-pop’a daha yakındı.
Güneş: Aslında hala yapıyorum,
uğraşıyorum ancak yayınlamıyorum. Şu anda yaptığım müziğin etkisinden
kurtulamadığım için yaptığım farklı işlerde istediğim etkiyi göremiyorum. Alpman
müziğinin elektronik altyapısında ilerlemesi gerekiyor ki bu benim için yeni değil. Ancak dinleyici için olduğu vakit yayınlamayı
düşünüyorum. Onun dışında bu aralarda akustik - folk müzikle ilgileniyorum. Ukulele
ile -benim için- yeni bir müzik ortaya koymaya çalışıyorum. Şu sıralar onun kadrosuyla meşgulum ve büyük
ihtimalle elektronik müziğin daha önüne çıkacak.
Buse: Peki The Old Grey projesi?
Güneş: İşte o proje akustik olacak.
Aslında The Old Grey daha dark wave kokan bir oluşum, artworkleriyle ve
sound’uyla. Hatta soundcloud’daki yayınlanan iki parçası da dark wave ekseninde
parçalar ancak onları ben bayağı bir revize ettim ve tahta dokulu, natürel
şarkılar oldular.
Buse: Artwork demişken, her biri adeta melodilerini yansıtıyor. Hazırlama aşamasında nasıl bir yol izliyorsun?
Güneş: Müzik haricinde günümün
neredeyse üç saatini internette bağımsız fotoğrafçıları aramakla geçiriyorum.
Çok beğendiğim fotoğrafları bir şekilde kaydediyorum ve artwork için kullanmak
amacıyla fotoğraf sahibiyle iletişime geçiyorum. Onay aldıklarımı üstüne kendi
logomu ekleyerek artwork formuyla yayınlıyorum.
Buse: Peki Alpman şarkılarını bir gün canlı dinleme fırsatımız olacak mı?
Güneş: Alpman’ın sahne alması oluşumu
sebebiyle çok zor. Aslında ben çok tembelim. (Gülüşmeler) Kayıtlarda hep tek
başıma çalıştım ve insanlarla çalışma konusunda pek başarılı değilim. Bazen çok
katı düşünüyorum. İnsanlarla müzikal anlamdan çok kolay tartışabiliyorum ama
çok kolay beğenmiyorum. Bazen de benim yaptığım çok daha iyi diye
tutturabiliyorum. İster istemez problem oluyor. Grup tamamen farklı bir olay!
Bir paylaşım olması gerekiyor, ben de o paylaşımı Alpman’da bulamadım. Bu
durumu aşmaya çalışıyorum tabi. Şu an bir grup toparlama aşamasındayım. Hatta
Alpman projesine başladığım günden beri aynı aşamadayım.
Buse: +24 engeliyle karşılaştığımız şu
günlerde genç yaşına rağmen başarılı işlerle adını duyuyoruz. Bu durumu nasıl
değerlendiriyorsun?
Güneş: Altı yaşından beri müzikle
ilgileniyorum. Konservatuvara gittim ve aldığımı tek ciddi eğitim konservatuvar
oldu. Lise dönemine kadar tamamen
amatörce bir şeyler yaptım ama konservatuvar dönemi bana bayağı sağlam bir nota
eğitimi verdi. Piyano ve viyolonsel eğitim aldım. Her ne kadar üçüncü senesinde
bırakmış olsam da eğitim açısından çok iyi oldu. Bıraktığım dönemde de pratik
yaptım ve sonrasında zaten Alpman geldi. Kısa sürede müzik adına yeni ve güzel
şeyler üretebilmem sürekli pratik ve konservatuvar eğitimle paralel diyebilirim
çünkü birçok açıyla eğitimin verdiği donanımı kullanarak üretmek ne yaptığını
bilmen açısından önemli bir yol oluyor.
Buse: Öyleyse gelelim yurtdışı
haberlerine.
Güneş: İstanbul’dan daha çok Kanada ile
iş yaptığımı söyleyebilirim. Tintm’i yayınladığımız plak şirketi Kanada’da
olduğu için onlarla daha çok iletişim halindeyim. Plak yayınlanmadan önce de
Fransa’da –nasıl olduğunu bilmiyorum- dinleyici kitlesi edindim. Türklere göre
çok daha rahatlar, beğendikleri bir iş oldu mu kolaylıkla mail atabiliyorlar. O
yüzden iletişimim daha kolay oldu diye düşünüyorum. Alpman’ın plak şirketi
tarafından birçok yerde de reklamı yapıldı. Yurtdışına yayılmada bayağı
yardımcı oldu. Bu durum aslında yeni fikirleri beraberinde getirdi gelecek
adına. Henüz yeni yeni düşünmeye başladım ancak ileride bir plak şirketi oluşumu düşünüyorum çünkü bu süreçte müziğimi nereden yayınlayacağım konusuna
çok kafa yordum. Böyle bir şirketle hem daha çok insanın müziğine ulaşabilirim
hem de projelerime ait yeni albümler yayınlayabilirim. Bu tarz bir şey de
düşünüyorum.
Buse: Aslında seni az çok tanıyorsam
plak şirketi haberini seneye bile alabilirim. Çünkü kendimi her geri dönüşünde
yeni planlarını, projelerini dinlerken buluyorum.
Güneş: Evet aslında sürekli daha neler
yapabilirim, nasıl yapabilirim ile alakalı. Bekleyip görelim öyleyse.
(Gülüşmeler)
Buse: Güzel binalardan etkilendiğini
söylemiştin ancak müziklerini icra ederken etkilendiğin bir isim var mı?
Güneş: Sıradan geçen bir gün, güzel
fotoğraflar, hava, o anki düşündüklerim müziğimi etkiliyor açıkçası. Bir grubu
dinleyip haydi şöyle de bir efekt ekleyeyim demiyorum genelde.
Buse: Ama mutlaka dinlemekten keyif
aldığın isimler vardır.
Güneş: Hiçbirisi funk yapmıyor ama!
St.Vincent, Emily & The Woods, Iron & Wine, Other Lives, The Black Keys
ve Dan Aurbach sayabileceğim isimler arasında.
https://www.facebook.com/alpmangunes
https://soundcloud.com/alpman
https://twitter.com/alpmangunes
http://alpmangunes.tumblr.com/
http://alpman-blog.tumblr.com/
https://www.facebook.com/alpmangunes
https://soundcloud.com/alpman
https://twitter.com/alpmangunes
http://alpmangunes.tumblr.com/
http://alpman-blog.tumblr.com/
0 yorum:
Yorum Gönder