Tekerleğin icadı...
Yeni milenyum ile hepimiz, hayatımızın inanılmaz bir şekilde değişmesini beklerken, ortasında tekerleğiyle o beyaz kutu bir sanatı, bir şirketi ve bir sektörü gerçekten de inanılmaz bir şekilde değiştirecekti. Bir daha üretilmeyeceği dedikoduları arasında bu büyük fenomenin onuncu yaşını değiştirdiklerinin ve yarattıklarının öyküsüyle kutluyoruz.
iPod, müzik ya da benzeri şeylerle ilgili öykülerin en sıkıcı yanı belki de onların pazarlarının öyküsü. Fakat söz konusu dijital müzik pazarı olunca durum biraz değişiyor. Müziği dijital ürün olarak tanımış bir kuşaktan bahsediyoruz. Ve doğal olarak buna göre evrilen bir endüstriden.
Bu iTunes Store’un hikayesi gibi gözükse de aslında Napster’ın hikayesi. Yani “peer-to-peer” ağların, yani o ağlardaki peer’lerin, sizin hikayeniz.
Napster’ın şişeden çıkardığı cin ile zamanın tartışmaları hırsızlık-korsan ekseninde dönerken, insanlık her zamanki gibi açıklayabildiğinden daha fazla yol kat etti. Bir zamanların hırsızları, dijital devrimciler oldu. “E konser versinler o zaman” kabul edilir bir argümana dönüştü. Radiohead, In Rainbows için “istediğin kadar öde” dedi, birçok grup albümünü ücretsiz paylaştı. Sanatçıların single’larını internetten paylaşmaları haber niteliğini kaybetti.
Müzik sektörünün tekerine çomak sokmaktan aldığı zevki Sean Parker adına Hollywood seslendirirken müzik sektörü ise çoktan yeni tekeri iTunes Store ile seyahatlerdeydi.
The King Of Limbs’ten bahsetmeden önce napster.com’u ziyaret etmek ister misiniz?
Ya da belki müzisyenlerin kaybettikleri paralar üzerinden dönen tartışmaları hatırlayarak tekerin gittiği yöne göz atabilirsiniz.
Hikayenizin sonu?
Hikayenizin sonu?
(Kaynak: Information Is Beautiful)
0 yorum:
Yorum Gönder