8 Nisan 2012 Pazar

Röportaj: My Brightest Diamond

O müthiş kadın

Geçtiğimiz Cuma, Shara Worden, nam-ı diğer My Brightest Diamond'la bir aradaydık. Berrak sesi, tanımlaması zor müziğiyle gönüllerimizi çalan bu müthiş kadın, Salon konserine saatler kala, küçük adımlarıyla  kendisini beklediğimiz yere geldi. Rujunu tazeledi, ne kadar iyi ağırlandığını anlattı ve kocaman gülümsemesi eşliğinde sohbete başladık.

Büşra: Bu akşam konseriniz var, öncelikle beklentilerinizi sormak istiyorum. Nasıl bir performans olacak dersiniz?

Shara: Türk şiirlerinin toplaması niteliğinde bir albüm yaptım. Şiirler İngilizceye çevrildi ve ben seslendirdim. Şarkılardan birini seslendirirken kafamın içinde ona uygun düşen bir müzik işittim ve ardından The Sea isimli parçayı yaptım. Arkadaşlarımdan Murat Eyüboğlu, her bir şiir için fotoğraf çekti ve Letters to Distant Cities isimli bir koleksiyonumuz olmuş oldu. Bu akşam da şiirleri okuyacağız; Murat Türkçe okuyacak, ben İngilizce ve fotoğrafları göstereceğiz. Geceyi böyle açmayı düşünüyoruz, sonrasında da normal My Brightest Diamond performansını gerçekleştiriyor olacağım. Açıkçası bu akşamla alakalı olarak çok heyecanlıyız çünkü bu yıllardır üstünde çalıştığımız bir proje ve sonunda İstanbul'a gelip şiirleri burada sunabilmek bizim için çok çok önemli.

Aybike: Bu projeye başlarkenki motivasyonunuz neydi peki?

Shara: Açıkçası başlarken nereye varacağını bilmiyorduk. Fotoğraf, müzik ve şiiri bir araya getiren bir şey çünkü bu. Herhangi bir kategoriye girmiyor, daha çok birbirini seven sanatçıların birlikte yaptığı bir şey oldu.

Aybike: Müziğinizle alakalı olarak yazılanları okuduğumda sizin için Jeff Buckley'nin kadın versiyonu dendiğini gördüm.

Shara: Bence.. (duraksıyor) bu çok büyük bir onur. (Kocaman bir kahkaha) Başka ne söyleyebilirim ki? Çok büyük bir onur benim için.

Büşra: Bu da yine dinleyicilerinizin yorumlarıyla alakalı olacak ama sizden ilham perileri olarak bahseden pek çok dinleyiciniz var. Pek çok insan kendilerine ilham verdiğinizi söylüyor. Şarkılarınızın hangi özelliği insanları bunu söylemeye itiyor dersiniz?

Shara: Gerçekten bilmiyorum. Herkes yaptığım şeyi daha farklı bir şekilde algılayacaktır. Sanatçının yapması gereken kendisine ilginç geleni yakalamak ve vazgeçmeden, yapmak istediği şeyin peşinden gitmek bence. Her şeyden önce yaptığın işe, doğasına sadık olmalısın. Ortaya çıkanlar, sonuç, kontrolünün çok dışında oluyor zaten. Sanatçı tarafında, dinleyiciyi/izleyiciyi ne kadar buna dahil etmek istediği sorusu gündeme geliyor bir noktada. Ressam Cy Twombly mesela, yalnızca çizgiler çizmenin mutluluğu için çiziyordu ve sürecin kendisi dışındaki şeylerle ne kadar ilgileniyordu bilmiyorum. Benimkinin sonuçlarını, neden, nasıl etkilediğini bilemiyorum.

Aybike: Daha önceleri New York'ta yaşarken artık Detroit'tesiniz. Bunun sizin için büyük bir değişim olduğunu biliyoruz. Bu durum müziğinizi nasıl etkiledi?

Shara: Detroit'in güzelliğini de zorluklarını da görmek çok kolay, hepsi gözünüzün önünde. New York'ta da herkes sürekli bir koşuşturma içinde ama Detroit'teki ondan çok daha farklı bir koşuşturma. Yaşadığım bölgedeki fakirliği görmelisiniz. İnsanlar, çok çok daha azına razı olmak zorundalar. Elektriği hatta su tesisatı olmayan komşularım var ve bir şekilde yaşamaya devam ediyorlar. Kendini öyle bir çevrede konumlandırdıktan sonra müzik yapmak biraz o acıların şahitliğini yapmak oluyor. Bütün o sınıf meseleleri, bir evinin olması kaygısı, hepsi All Things Will Unwind'da var. Daha önceki albümler çok daha kişiseldi ve arkalarındaki sosyal bilinç çok daha azdı.




Aybike: Bu arada son albümünüzden önce, yMusic'le birlikte gördük sizi. O nasıldı?

Shara: American Songbook Series isimli bir konser serisinde sahne aldım ve o şov için yMusic'le birlikte sahnede olmak istediğimi biliyordum. Ve bu son albüm aslında o şovdan hareketle, yeni materyaller kadar eski materyalleri de sunma isteğiyle oluştu diyebilirim.

Büşra: Pek çok farklı müzisyenle, çok farklı işbirlikleri içinde görüyoruz sizi. Bunun arkasında nasıl bir arayış var?

Shara: Sanırım oldum olası aynı anda pek çok şeyi yapmaya çalışıyorum. Çok farklı müzik türleri ilgimi çekiyor açıkçası. Müziğe ilk başladığım zamanlarda biri bana bütün fikilerimi tek bir projeye sıkıştırmaya çalışmamamı öğütlemişti. Onu dinliyorum sanırım. Bir yandan da birlikte çalıştığınız her insandan yeni bir şeyler öğreniyorsunuz. Başka birinin dünyasının içine girip orada bir şeyler yaratmanın zorluğundan keyif alıyorum. Bir şekilde, kendinizdeki farklı bir parçayla karşı karşıya gelmeniz gerekiyor ve rahatsız hissediyorsunuz. Bunu seviyorum sanırım.

Aybike: Farklı tarzlar demişken, opera eğitimi aldıktan sonra pop müziğe geçiş nasıl oldu?

Shara: Aslında opera yaptığım süreçte de pop müzik yapıyordum. 20 yıl klasik müzik çalıştıktan sonra -ki hala çalışıyorum- bunu bir spor gibi gördüğümü söyleyebilirim. Sizi formda tutuyor ve aslında sesinizi çok daha kolay ve daha dengeli bir şekilde kullanabilmenizi sağlıyor. Ama ikisi arasındaki geçişin çok da kolay olmadığını söyleyebilirim tabii, sesiniz başka bir şey yapmak isterken onu başka bir şey yapmaya zorlamak hiçbir zaman kolay değildir.

Aybike: Müziğinizin duygusal ve belki de ruhani bir yapısı var. Bunu sağlayan, sizi tetikleyen şeyleri, nasıl yaptığınızı sorsak..

Shara: Müziğin doğası gereği göremediğiniz bir yerden çekip çıkardığınız, sonsuz bir şey olduğuna inanıyorum. Fiziksel dünyaya ait değil, çok gizemli. Herhangi bir sanat ürünü yaratmaya çalıştığınızda aslında onu çok daha büyük, bilinçdışı bir yerden tutup, gerçek fiziksel dünyaya çekiyorsunuz. Müziğin nasıl, nereden geldiği çok büyük bir gizem benim için.

Aybike: Peki, sizi etkileyen isimler arasında kimleri sayabileceğinizi sorayım o zaman.

Shara: Nina Simone'a bayılıyorum; çok farklı tarzlarda müzik yapıyordu. Kesinlikle Björk, PJ Harvey, Edith Piaf, Jeff Buckley. Aynı zamanda arkadaşlarım; Tim Fite, DM Stiff.. Çok güzel bir müzik yazarı ve şarkıcı olan Diane Cluck var, her zaman ilham verici olmuştur.

Aynı zamanda fotoğrafçılar var; Diane Arbus, Richard Avedon. Matthew Barney'le çalışmıştımi onunla çalışmak da fazlasıyla ilham verici. Aynı şekilde Matthew Ritchie. Görsel sanatlar en büyük ilham kaynaklarımdan. Eğer zihnimde bir görüntü canlandırabiliyorsam şarkılar çok daha kolay oluşuyor. Şarkıların hiçbir şeyden bir şeye dönüşmesinde çok önemli bir rolü var o zihninizde oluşturduğunuz görüntünün, en azından bende böyle.

Aybike: Son olarak, yeni müzisyenlerden kimleri dinliyorsunuz? Kimleri önerirsiniz?

Shara: Tim Fite'ın yeni bir kaydı yayınlanacak yakında. DM Stiff demiştim daha önce de. Fransız bir müzisyen var, grubunun adı Christine and The Queens, gerçekten inanılmaz. New-wave pop gibi bir müzik, gerçekten çok seviyorum.

Diane Cluck'ın yeni bir projesi var, üyelik sistemiyle çalışan bir seri yapıyor. 12 şarkı için katılıyorsunuz, her ay yeni bir şarkı yapıyor, sene sonunda da elinizde bir albüm oluyor. Tim Fite'ın da buna benzer bir projesi var. Sanatçıların kendi geçimlerini sağlamak için yeni yollar bulmaya çalışmasını çok ilginç buluyorum.

Büşra: Sizin kafanızda böyle bir şey var mı peki? Müzik piyasasında ayakta kalmak için alternatif bir yol?

Shara: Avrupa'da işler nasıl yürüyor bilmiyorum açıkçası ama benim bu anlamda insanlara verebileceğim tavsiye yaptıkları işeri çeşitlendirmeleri olur. Ben bir besteci için şarkı söylüyorum, sonrasında bir filmde çalışıyorum, reklam müziği seslendiriyorum, sürekli turnedeyim. Bebek sahibi olmak için verdiğim birkaç aylık arayı saymazsak 5 yıldır durmaksızın turnedeyim. Müzisyen olmak böyle bir şey.




Share This
Subscribe Here

0 yorum:

 
Avaz Avaz Dergisi

izliyorlardı

Avaz Avaz Copyright © 2011 BeMagazine Blogger Template is Designed by Blogger Template
In Collaboration with fifa