18 Haziran 2012 Pazartesi

Röportaj: Kafabindünya

Melankolik müzik, eğlenceli adamlar


Onları belki çok uzun zamandır tanıyorsunuz, belki Obi yayınlandıktan sonra tanıştınız, belki de albüm kapaklarının yılın en iyisi seçilmesinin ardından hayatınıza girdiler. Nasıl, ne zaman önemli değil; yollarınız kesiştiyse muhtemelen kendilerine kayıtsız kalamadınız. Biz de kalamadık. İlk fırsatta kendileriyle bir araya gelip muhabbet edelim dedik. İşte o günden kalanlar, kendi ağızlarından Kafabindünya.


Büşra: Çok standart bir başlangıç olacak belki ama Kafabindünya’nın oluşum sürecinden bahsedebilir misiniz?

Burç: Kafabindünya, 2000’lerin başında, sıra dışı bir şeyler yapmak için kurulmuştu. Enstrümantal müzik yapmak amacıyla hareket eden bir projeydi. Solar Beach’teki H2000 Festivali’nde boş boş gezerken Mono - Japon bir post-rock grubu - kulağıma çalındı, duydum ve bayağı etkilendim. Öyle bir estetiğe yönelme fikri oluştu kafamda. Sorulduğunda Kafabindünya 2000’lerin başlarında başlamış bir proje diyoruz ancak sürekli kurulup dağılıp, var olup yok olan bir sürecin ortak adıydı aslında. Noise da yaptık zamanında. Etnik şeyler bile denedik. En son Mono olayıyla beraber post-rock’a referans içeren şeyler, daha doğrusu o estetikle tanışmamızın ardından bu tarz bir şeyler yapma fikri doğdu. Kaba saba doğaçlamalarla başlayan süreç, ufak bir gruba dönüştükten sonra daha komplike şeyler yapmak için, biraz daha kasarak, bolca eleman değişikliğiyle devam etti. Hafif bir sirkülasyon başladı. Yakın arkadaş çevresinden insanlar geldi, çaldı grupta. Derken bugünlere geldik..

Buse: Peki Kafabindünya’nın bu son formunu almasına nasıl karar verdiniz?

Büşra: Ya da bu son form mu?

Burç: Son formdur artık. Grup içi uyum ve insan ilişkilerinde en sağlam kadro bu oldu gerçekten. Hepimiz çok yakın arkadaşlarız. Bunun da sebebi, Kafabindünya elle tutulur bir şeyler yapmaya başladıktan sonra çok eleman değiştirince, artık eleman aramaktan da sıkılmamız diyebiliriz. Birçok insan grubun dağılmaması için gelip çalmaya başladı. Replikas’tan Orçun ve Selçuk, eskiden Dandadadan’da olan şimdi 123’te çalan Feryin ve bir çok başka isim sayesinde grup devam etti. Fakat onlar da aslında temel olarak yardımcı olmak ve bu grubun varlığını sürdürmek için çaldığından, tam bir grup elemanı kadar vakit ayıramadılar. Hepsi çok sevdiğimiz arkadaşlarımız ama şu var olan elemanlar arasındaki gibi bir kimya hiç bir zaman oluşamadı. Hatta dört sene önce bir albüm kaydetmeye başlamıştık. O zamanlardaki kadroda Feryin, Orçun, ben, bir de şimdi Amerika’da olan Aybars vardı. Kafabindünya’nın ilk elemanlarındandı o da. Albümü kaydettik ve uzun süre onun mixi ile uğraştık. O dönemki Sarp Yılmaz sağolsun albümle çokca uğraştı. Birkaç farklı versiyon miksledi. Fakat bu süre zarfında işin uzaması, herkesin motivasyonunun kaybolmasına sebep olmuştu. Orçun, o ara Kırıka ile albüm kaydına girdi. Feryin, 123’ün en hareketli, label kurdukları dönemine girmişti. Aybars, Amerika’ya taşındı. Ben de pek bir şeylerle uğraşmak istemiyordum, o yüzden elde bir albüm olmasına rağmen grup yavaşça unutularak dağıldı. Yaklaşık bir sene sonra etraftan gelen isteklerle grubu yeniden hayata geçirelim dedik. Bu arada Emrah askere gidip gelmişti. Yeniden toplanma kararından sonra ilk Emrah’ı aradım.

Emrah: Çok mutlu oldum ben bunun sütüne tabii. Burç’la bir büfede oturduk. Ne yapacağımızı konuştuk. Doğan davula gelecek dedik, sonra albüm kaydını yapacağız ve sonra yurt dışına çıkacağız dedik öyle sosisli yerken falan. Sonra takır takır yaptık hepsini..

Büşra: Sırada ne var?

Emrah: Sırada yeni şarkılar yapmak var şu an.

Korgün: Başka bir amaç yok herhalde.

Buse: Yurtdışında Dunk Festivali’ne katıldınız. O süreç nasıldı, neler yaşandı?

Emrah: Muhteşemdi!

Burç: Daha detaylı konuş oğlum!

Emrah: Hepimiz turistik vize aldık, biri alamasaydı gelemiyordu. Hemi ayarlamıştı her şeyi ama bir takım bürokratik sorunlardan dolayı Hemi’yi havaalanından geri yolladılar. Çocuk gibi kaldık ortada, bilgisayar oyunu gibiydi. Hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Hemen, bir saat içinde kararlar aldık. Nasıl yaptık ben hala inanamıyorum, bu kadar tembel insanlar nasıl bir saatte her şeyi toparladı yaptı, etti, anlamadım. Metroyu bulmamız bayağı mucizeydi. Sonra mekana gittik. Güzel karşıladılar bizi. Oranın Bağdat Caddesi gibi bir yeriydi benim anladıgım kadarıyla, çünkü çok lüks bir semtti.

Burç: Ama çaldığımız yer şehrin bu lüks semtine sanki bir tepkiymişcesine salaştı.

Büşra: Kaç konser oldu?

Emrah: Beş konser ama canımız çıktı. Şöyle söyleyeyim, ilk başta plan bir ay gitmekti. Ondan sonra on beş güne düştü ve ben buna çok üzüldüm. Sonra sekiz güne düştü. İyi ki dedim sekiz gün olmuş. Hepimiz işten çıktık ertesi gün uçağa bindik. Ama orada çalışıyoruz bildiğin; araba kullan, eşyalarını taşı, bir yandan durmadan iç! Bir de çok ilginç bir şey vardı, herkes kendi ekipmanını kullanıyordu. Bir yerde üçlü priz bile vermediler, çok zor bulduk.

Burç: Aynen öyle, elektrik tesisatını bile çok zor bulduk, mekanlarda PA sistemi ve bir mikserden başka ekipman yoktu. Biz de Caspian gibi konserlerde Kokomo’nun ekipmanlarını kullandık. Öte yandan izleyiciler çok kibarlardı. Gelip konuşan merak eden çok insan vardı. Sosyal olarak çok rahattı herkes orada.

Emrah: Belçika’da şampanya patlattık, cd’lerimizi aldılar, fotoğraf çektirdiler, imza aldılar.

Korgün: Çoğu kişi Türk olduğumuza inanmadı. 

Burç: İlk defa uzun saçlı Türk görüyorum diyenler oldu.

Büşra: Yok artık!

Emrah: Gerçekten. Altı yaşında kızı olan bir kadının evinde kaldık. Yanımıza hiçbir şey almadan gitmiştik. Çok yardımcı oldu bize. Ben çok şaşırdım. Benim fobim vardı, Almanya’da asla barınamam diyordum ama beni orada bıraksan dört günümü almıyormuş. Orada bir adamla tanıştık. İstanbul’a geldi bizde kaldı. Ailemle tanıştı. Kendisi Borusan Oda Orkestrası'nın konturbasçısıymış, sonradan öğrendik biz de. Hatta bağlama aldı kendisine. Yani oradaki insanlarla anlaşmamak mümkün değil. Bir de biz müzik yaptığımız için iletişim daha da kolay oldu. Bir kız olaylarımız olmadı, o kadar. Çalışmaktan vaktimiz olmadı. (Gülüyoruz)

Büşra: Bir dahakine olur artık, konserler arası biraz boşluk bırakırsanız.

Emrah: İş İngilizcesi lazım bir de. (Gülüyoruz) Benim İngilizcem az olduğu için kuracağım cümleleri önceden ezberlemem gerekiyor.

Buse: Bundan sonra, yeni albümün de katkısıyla, yurtdışı projesi veya yeni projeler var mı?

Burç: Düşüncesi var ama yeni albüme bağlı olmaz herhalde. Çünkü orada yeni albüm ve turne paralelliğini pek sallamıyorlar.

Emrah: Ama bir yandan da yaptığımız yeni şarkılarda iki saate ulaşmaya çalışıyoruz. Oraya yine aynı şarkılarla gitmek kötü olur.

Büşra: Ne kadar uzaksınız peki bu hedeften veya ne kadar yakınsınız?

Emrah: Çok yakınız.

Korgün: Dunk Festivali’ne aslında bu sene de çağırdılar ama genel olarak iki senede bir aynı grupları çıkarıyorlarmış. O yüzden bu sene gidemedik.

Emrah: Şimdi yeni birkaç şarkı yaptık. Bir tane de Replikas’ın şarkılarından oluşan bir albüm çıkıyor, her grup bir şarkı coverlıyor. Biz de bir parça coverladık.

Burç: Dadaruhi'nin onuncu yıl şerefine çıkıyor albüm, onun için her grup birer parça coverladı.

Emrah: Cover’ı da konserlerde büyük ihtimal çalarız diye düşünüyorum. Şimdi ben Moda’ya taşındım. Korgün de burada. Daha sık görüşmeye başladık ve ev provası alabiliyoruz. Bu yaz bence o anlamda çok daha güzel olacak.

Buse: Yeni albümün daha farklı olduğunu söylemiştiniz.

Emrah: Canavara döndük bu sefer. Geçen gün stüdyodan bayağı yorgun çıktık. İçimizdeki yaratık ortaya çıktı. İki saatte sadece bir parça çaldık, çok sertti. Bir de çok titiziz. Bu albümü kendimiz kaydettik. Kaydetmeden önce bütün gitarlar elden geçti. Kayıtların başında, teknolojide şu an en üst Burç olduğundan, hep kendisi vardı. Yine de yeni şarkıların hemen bir yerde çalınacağını düşünmüyorum. Çünkü o parça belki birkaç ay sonra biraz değişecektir. Şu an kadro oturdu, çok sarhoş olsak bile artık parçalar bilinçaltımıza işlendiğinden şarkılar kendi kendine çalıyor. Yeni şarkıların sürecinin biraz daha uzun olacağını düşünüyorum. Bir de ilk albüme baktığında bazı şarkılar birbirinden alakasız duruyor çünkü uzun bir hikayesi vardı. Ama bu sefer bir estetik ve uyum da olacaktır.

Burç: İlk albüm uzun bir dönemi anlattığı için bir uçtan bir uca farklı. Bu albüm biraz daha odaklanılmış olabilir. Ama şöyle de bir şey ki ilk albümü seven bir sürü insan yeni albümü sevmeyebilir.

Büşra: İlk albümle karşılaştırdığınızda, bazı noktalarda benzer ya da benzer yerlerden hareketle yapılmış herhangi şarkı olmayacak mı yeni albümde?

Emrah: Hiçbir alakası yok. Şöyle söyleyeyim; Korgün metalci normalde, Burç hep Nirvana çalardı, Doğan roket bir davulcu zaten, ben de hep hardcore metal çaldım Kafabindünya’ya kadar. Şu an tamamen özgürüz. Herkes bütün enerjisini ortaya koyuyor.

Burç: İlk albümde yeni bir türü keşfetme, ona ilgi duyma ve ona yoğunlaşma gibi bir durum vardı. Şu an gerçekten hepimiz vitesi boşa aldık. Bilmiyoruz biz de neler olacak. Ama hani yıllardır grupla özdeşleşen bir armonik yapı vardı elbette ve düşünen birisi "Bu parça Kafabindünya’nın" diyebilir belki ama yeni albüm bayağı bir farklı olacak.

Büşra: Bu değişikliğe giderken halihazırdaki kitlenizi hiç düşünmediniz mi peki?

Burç: Aslında sadece bir şey üretip bu yönde bir tatmin yaşamak için müzik yapıyoruz. Bunu birileriyle paylaşmak tabi ki güzel ama ikisinin ortasını bulmak gerekiyor. Tatmin olmak için abuk subuk, arıza bir şey yapmak bir uçta, tamamen insanların beğenisini kazanmak için prodüksiyona ağırlık verip çok farklı işler yapmak ayrı bir uçta. Ama en doğrusu, bence, hem tasarlanmış hem de kendini ifade eden bir ürün ortaya koymak.

Emrah: Yoksa biz de klişe post-rock formüllerinden oluşan bir çok şarkı yapabiliriz. Net söylüyorum, kimse de anlamaz. Bir günümüzü almaz herhalde on tane şarkı yapmak.




Buse: Dinleyici kitleniz ve alternatif sahnenin post-rock’a olan ilgisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Burç: Keşke Change of Plans daha aktif bir grup olsa mesela. En beğendiğim post-rock grubu onlar buralarda. Türkiye’de post-rock daha iyi bir yere gelebilir çünkü gerçekten hala büyümekte olan küçük bir kitlesi var. Ama bu kitlenin ne kadarı gerçekten naifçe bu müziği seviyor, ne kadarı ise bunun şeklini yapan poser’lar bu tartışılır. Birinin, beş sene önce post-rock dinlediğini duyunca bayağı seviniyordum, pek bilinen bir şey değildi ve özel geliyordu. Bir şekilde bu hipster’lık durumuyla beraber ilginç bir şekilde arttı post-rock dinleyicisi. Hatta neredeyse trend olacak!

Korgün: Düz rock demek istemiyor insanlar.

Emrah: Ben post-rock’ın melankolik olmasını seviyorum. Başka beni çeken bir şeyi yok açıkçası. Eğlenceli bir şey olsaydı kesinlikle dinlemezdim. Ya öfkeli olacak ya atarlı olacak ya da hüzünlü olması gerekiyor dinlediğim müziğin.

Büşra: “Mutluyken neden müzik dinleyeyim?” gibi...

Emrah: Mutlu müziği dinleyip ne yapacağım arkadaş ben! (Gülüyoruz) Arabam mı var da açacağım ya da bikinili kızlarla sahilde miyim?

Buse: Ama mutlu müzik dediğin de araba ya da bikinili kızlarla sınırlandırılamaz herhalde. Elbette ilgini çeken farklı müzikler vardır.

Emrah: Hip hop olabilir mesela.

Buse: Hip hop da oldukça atarlı ve tavırlı bir müzik.


Emrah: Dubstep’i seviyorum, hiç eğlenceli gelmiyor ama acayip seviyorum. 


Korgün: Dubstep büyük atarlı yahu. 


Emrah: Dans edebildiğim tek müzik bir de... Bir de drum & bass. 


Büşra: Atarlılık diyince aklıma geldi bu arada, Facebook sayfanızda şöyle bir ifade var “Kafabindünya sizin tipik sevimli post-rock grubunuz değildir.” Kimden çıktı bu? 


Burç: Benden çıktı da diğerleri bana pek katılmıyor bu konuda sanırım. Aslında olay “Kafabindünya bir post-rock grubu değildir.” diye başladı ama insanlar sonra o kadar yanlış anladı ki buna evrildi bu cümle. Açıklaması da şu aslında, biz post-rock'la tanıştığımızda biraz daha özgün ve farklı uçlara gidebilen bir müzikti. Mogwai, Mono, Explosions In The Sky, Tortoise, Oceansize, hepsi aslında çok farklı formlarda müzik üreten gruplar ama hepsine post-rock deniyordu. Şu son 2-3 yılda türün popülerleşmesiyle birlikte bir şablonlaşma durumu oluştu. Explosions In The Sky'ın elli tane benzerini bulabilirsiniz şu an, hepsi aynı müziği yapıyor. Emrah hep şey der, arka arkaya karışık bir liste yap, bakmadan dinle hangisi hangi grup ayırt edemezsin. Belli bir formüle post-rock denmeye başladığında bizim artık post-rock olarak anılmamız bizi o kötü fotokopi gruplar kadar basitleştiriyor gibi geliyor bana. 


Emrah: Bir de butik olmadık hiçbir zaman, bizi bir sergide çalarken göremezsin. Unplugged çaldığımız oldu, iki defa yaptık Karga'da ama yeni şarkılar unplugged bile olmaz yani. 


Burç: Niye yahu olur belki? 


Buse: Kimlerden etkileniyorsunuz peki? Yeni şarkılarda mesela? 


Emrah: Yeni parçalardan biri direk metal gibi. 


Korgün: Evet, metalcore gibi. 


Emrah: Metalcore'a bayılırım ben ama onda da böyle bir şey var. Bundan 10 sene önce hard rock dinleyenler vardı, metalciler vardı, insanlar “Bu çok metal oldu” diye korkarlardı. Sonra metalcore diye bir şey oldu, Rönesans gibi. (Gülüyoruz). Aynı şeyi söylüyorum, çok sevmeme rağmen, karışık playlist yapayım sana, algılayamazsın. Adamlar o akıma kaptırmışlar kendilerini ve sürekli aynı ritimlerle, aynı vokallerle gidiyorlar. Bizimkisi metalcore değil ama oldukça sert, bildiğin sert müzik. 


Burç: Metal gibi ama Ska da var? 


Korgün: Hafif Mr. Bungle havalarında. 


Emrah: Daha komplike, diğer parçalar gibi çalması bizim için o kadar kolay değil.


Burç: Bunları çalmak için ayık olmamız gerekecek, kondisyon ve dikkat istiyor. Bunları da bilinçaltına yerleştirip, sarhoş bile olsak düşünmeden çalabilmek için bir süre pişmesi gerekecek. Ayrıca hepimiz enstrümanist olarak ilk albümde yaptığımızın üstüne çıkabileceğimizi düşünüyoruz ve o anlamda herkesin birbirini de bir şekilde iteklemesi gerekiyor. O amaçla biraz daha komplike bir şeyler yapmak gibi bir niyetimiz var. Janr'lar arasında zıplayan şarkılar mesela. 


Buse: Peki albümün kayıt süreci nasıldı? Ne oldu, nelerle karşılaştınız, nasıl geri dönüşler aldınız? 


Emrah: Gitarları bakımdan geçirdik, tavuk döner yedik. 


Burç: Albüm kaydı ve miksi 2 ay kadar sürdü sanırım ve onun 1 ayı kadar tavuk döner yedim ben. 


Emrah: Ben bir günde kaydettim her şeyi. Kafa olarak da hazırdım zaten. Davulları Doğan'ın evinde kaydettik playstation oynaya oynaya. 


Korgün: Ben hiç bir şey yapmadım. Geldiğimde hazırdı her şey. 


Emrah: Feedback'ler de güzeldi bu arada, çok güzel anılarımız oldu. Mesela Climb'ın basçısı mesaj attı albümünüzü aldım çok güzeldi diye. Ben Climb'ın hastasıyım, bu ülkeden çıkmış en iyi gruplardan bir tanesi bence. 


Burç: Geçen Doğan konuşmuş, Radical Noise'dan birileri beğenmiş, şaşırdım bayağı. 


Emrah: Akrabalar.. (Gülüyoruz) Annemin baktığı bir çocuk var, onun ailesi almış imzalatsın diye albümü eve yollamış annemle. 


Burç: Benim yeni girdiğim iş yerinde insanlar getirdi imzalatmak için, bayağı utandım.


Emrah: İmzalamak biraz garip evet. Lansmandan önceki gece Burç “Yarın kalem getirin yanınızda” dedi, ben şaka yapıyor zannettim ama şaka maka imzalıyorsun.


Korgün: Ben göbek imzaladım. 


Burç: Ben de. 


Emrah: Evet ben de! Hepimiz aynı göbeği imzaladık galiba. (Gülüyoruz) 


Büşra: İkinci baskı gibi bir şeyler de gördüm sanırım. 


Burç: Evet Doğan da söylemişti, Eylül'de olacak sanırım. 


Emrah: Bir de ikinci klip fikrimiz var. İlkini de kendimiz yapmıştık, arkadaşların yardımıyla. 


Burç: İkinci baskıyla birlikte albüm ilk defa çıkmışcasına her tarafa ulaşmaya çalışacağız. İlk klibi hiç bir yere vermemiştik, etrafa yaymadık yani, sadece internette vardı. İkinci klip daha fazla görünür olacak diye umuyoruz. 


Büşra: Merakla beklemeye başladık şu an o zaman. Peki, bitirmeden, eklemek, söylemek istediğiniz bir şeyler var mı? 


Burç: Şu günlerde az önce de bahsettiğimiz Replikas tribute albümü için “tabu” isimli parçayı kaydediyoruz. Davul kayıtları yeni bitti, geri kalan kısımlara da heyecanla gireceğiz. Bir de 15 Temmuz’da One Love Festival’da çalıyoruz, bizi her zaman alıştıklarından daha büyük bir ses sisteminde dinlemek isteyenleri bekleriz.




Daha fazla Kafabindünya için:
http://www.facebook.com/kafabindunyaofficial
.
Share This
Subscribe Here

0 yorum:

 
Avaz Avaz Dergisi

izliyorlardı

Avaz Avaz Copyright © 2011 BeMagazine Blogger Template is Designed by Blogger Template
In Collaboration with fifa