Onuncu Yıl Heyecanı!
Cumartesi sabahı havanın kapalı olması ve bir süre festivale gidip gitmemekle ilgili tereddütler yaşasak da yağmurun engel olmaması kanaati hakimdi. Daha çok alternatif sahne gruplarını izlemek istediğim festival günü bir anlamda öyle gerçekleşti.
Bu arada fedakârlıklar yapımak zorunda hissettim: 123 ana sahnede kalpleri ısıtırken Toz ve Toz’un sadece ilk şarkılarına vakıf oldum. Büyük Ev Ablukada coşkusuna kendini kaptırmışken Kırık Çizgi ve Seni Görmem İmkansız sahnesine kulak veremedim. Aynı şekilde festivalin çeşitli aktivitelerine katılamadım. Son günlerin popüler şarkısı Değmesin Ellerimiz’i canlı dinlemeyi her ne kadar çok istesem de Manic Street Preachers ile eş zamanlı sahnedeydiler. MSP’yi en önden izleyebilme savaşı buna müsaade etmedi.
Aynı şekilde Happy Mondays’in tüm performansını izleme imkânım olmasa da seyirciyle kurdukları güzel diyaloğu yakalama şansım oldu. 24 Hour Party People filminin önemli kısmını oluşturan Happy Mondays bu yüzden merak sınırları içindeydi. Birçok kez Estanbuuuul diye haykıran grup eğlenceli sahneleriyle de dinleyicinin gönlünü fethetti.
Kitschcraft’ı ilk kez canlı dinleme imkanım One Love sayesinde gerçekleşti. Yora ile MSP arasında synth- pop eşliğinde bolca dansetme imkanı bulduk.
Yora’nın her şarkısı, başta Bugün isimli parçaları olmak üzere hep birlikte söylendi, büyük bir keyifle dinlendi ve eğlenildi. Dolayısıyla kendilerine en önlerden eşlik ettim. Yora unutulmaz konserlerine One Love ile yenisini eklemiş oldu.
One Love’ın ilk gecesi Manic Street Preachers ile son buldu. Adeta bütün Santralistanbul şarkılara eşlik etti. İlk başlarda konserin içinde hissedemesem bile Your Love Alone is Not Enough konsere hayranlıkla eşlik etmeme vesile oldu. Özel sahne şovları veya dinleyici ile samimiyet kurma gibi bir dertleri olmadığını düşünmek isteyerek sadece zamanında efsane olan şarkılara kulak verdik. MSP elemanlarının yaşlanması konser sonrası konuşmalara malzeme olsa da herkes üstatların sahnesinden, yüzlerde tebessüm ve akıllarda muhteşem konser ile ayrıldık.
Manic Street Preachers sonrası Oldies But Goldies çadırında çılgın atan gençler ve çimlere yayılmış insan toplulukları gördük, çıkışa doğru yol aldık. Dışarıdaki üç günlük shuttle kuyruğu ise seçimini, geceyi tamamlayacak Tünel Şenliği veya İstiklal'den yana kullanmaktan yana bildi. Neyse ki yarım saatlik bekleyişler sonunda gençler sağ salim Taksim’e ulaştı ve One Love’ın ilk gecesi de son bulmuş oldu.
Hatırlarsınız ki +24 olayı zamanında kalpleri biraz kırmıştı. Uygulamanın son bulmasına bir kez daha sevinebildik. Ses sistemi, sosyal ağa bağlanan One Like bilekliklerde yaşanan sorunlar ve daha birkaç problemin de oraya eğlenmeye, müzik dinlemeye ve paylaşmaya gelenlerin keyfini kaçıramadı. O yüzden gönül rahatlığı ile diyebiliriz ki: Nice on senelere Efes Pilsen One Love Festival!
Temmuz etkinlik dolu, festival maratonları zorlu derken hava sıcaklığına rağmen ilkinden çok daha kalabalık bir gün bekliyordu One Love katılımcılarını 3 Temmuz günü Santralistanbul’da. Festival ortamı insanla güzel ve One Love ikinci gününde bu hususta kesinlikle bir sorun yaşamadı. Genel itibariyle konserlerin hepsinden ayrı ayrı çok zevk aldığımızı ifade edersek yalan söylemiş olmayacağız ama sık sık yaşanan ses sistemi aksaklıklarının pek çok kişiye “Daha iyi olabilirdi” dedirttiğini de göz ardı etmemek gerekiyor.
Cake’in sahneye çıkışıyla inişi arasında süreçte yaşananları ifade etmek için kısaca “kitlesel geçici felç” denebilir. Tabii ki bu işin abartısı ama söz konusu süre zarfında festival alanında hareket etmek gerçekten neredeyse imkansızdı.
Cake’in performansı her açıdan fazlasıyla tatmin ediciydi. Seyircileriyle olan etkileşimlerini de onca insanı cehennem sıcağında hayata bağlayan motivasyon kaynaklarından biri olarak belirtmeden geçmek olmaz. İleride işinize yaraması muhtemel bir bilgi: “Cake hatrına” diye başlayan cümleler duyacak olursanız onların çoğu çok büyük ihtimalle söz konusu güne işaret ediyor olacak. Konser bitiminde seyircileri hareketlendirmek adına gerçekleştirilmeye çalışılan toplu karaoke girişimini de es geçmek olmaz. Başarısızlığına rağmen katılımcıların eşlik etme konusundaki yoğun çabaları nedeniyle gülümsenerek hatırlanacak.
Cake’in sahneden inmesiyle birlikte konser alanı bir anda tenhalaştı. Söz konusu durumun ardındaki sebebin “Biz Cake ve Suede izlemeye geldik” tavrı olduğunu düşünmekle birlikte Editors’ın her şeye –sıcak, yorgunluk- kendilerini terk etmeyen dinleyicilerinin yüzlerini kara çıkartmadıklarını gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Konser süresince en ufak bir eksilme göstermeyen enerjisiyle Editors, One Love sahnesinin hakkını fazlasıyla verdi. Tom Smith’in mikrofonuyla arasındaki yakın ilişkiyi de hatırlatmazsak olmayacak.
Ve kalabalık tekrar sahneye doğru akmaya başlar… Anlaşılacağı üzere sıra Suede’de. Gitarist ve klavyeci Neil Codling’in enstrümanları değiştirmek dışında herhangi bir hareket göstermemesi karşısında orada bulunmaktan memnun olup olmadığını sorgulamadık değil, ne var ki halihazırda Brett Anderson tek başına bütün konseri göğüsleyecek kadar başarılıydı. Teknik aksaklıkların bitmek bilmemesine rağmen geçtiğimiz pazar pek çokları tarafından unutulmaz bir Suede gecesi olarak anılacak.
Didem Dinçsoy ve Özlem Sarıca'ya katkılarından dolayı tesekkürler.
.
.
0 yorum:
Yorum Gönder