Ölümünün 20. yılında Miles Davis hatıraları
18. İstanbul Caz Festivali’nin öne çıkan ve heyecanla beklenen konserlerinden biri olan A Tribute Miles konseri 7 Temmuz akşamı bekleyenleri ile buluştu. Ölümünün 20. yılında Miles Davis’i anma fikri Marcus Miller’a ait. Konserde bizzat aktardığı gibi Miles Davis’in ölümünün 20. yılı için bir tribute projesi yapmayı düşündüğünde bu projede dahiler olmalı diye düşünmüş ve önce birinci dahi Herbie Hancock’a gitmiş. Hancock’un verdiği tepki ise “O kadar oldu mu?” olmuş.
Açıkhavanın kıyasıya dolduğu akşamdan arta kalan en büyük soru “Beklendiğine değdi mi?” Sorunun cevabı kitleleri doyasıya alkışlayanlar ve hayal kırıklığına uğrayanlar olarak ikiye ayırdı diyebiliriz. Yine de tarifi yapılması gereken anlar vardı, onlar da burada:
- Kalabalık: Harbiye Açıkhava Tiyatrosu “ağzına kadar dolu” tabirini sonuna kadar hak etti, merdivenler dahi doldu taştı.
- Sözcü Marcus Miller: Daha önce de pek çok kez İstanbul’a gelen ve buradaki seyirciye duyduğu hayranlığı belirtmekten çekinmeyen Miller, akşamın sözcülüğünü ve projenin ev sahipliğini üstleniyordu. Konserin ikinci bloğuna geçişte mikrofonu eline alan Hancock seyircinin müziğe olan dikkatinin hayranlık uyandırıcı olduğunu dile getirdi. Burada bir kinaye olduğuna inanlar söz konusu olsa da, dikkat kesilen kitle azımsanmayacak ölçüdeydi.
- Dört Blokta Miles: Konser dört blokta gerçekleşti diyebiliriz. İlk blok 1 saatti. Bayanlar, çıkanlar, kalanlar, bayılanlar, zor bir enerji, garip bir tansiyon hakimdi. Aralıksız süren bu bir saatlik performans yorumlarda farklılık gösterse de enerjisiyle tartışmasız bir hayranlık bıraktı diyebiliriz.
- Marcus Miller bildiriyor: “Bu akşama 'A Tribute To Miles' adını vermiş olsak da bu mümkün değil. Tribute geçmişe bakan bir şeydir ve bu Miles için mümkün değil. Hayatı boyunca daima ileriye bakmış ve hepimizi ileriye taşımış birine tribute’ta bulunamayız. Bu yüzden bu akşam dinlediğiniz ve bizim yapmaya çalıştğımız şey Miles’ın ruhuna bir tribute yaratmak ve hayatının bir soundtrack’ini oluşturmak.”
- Miles’ın Çocukluğu: Konuşmanın ardından Miles’ın çocukken aklından geçirdikleri ne olabilir diyerek Miller’ın bas klarnetle verdiği tatlı bir riff’le yeniden başladılar. İlk bloktakinin aksine zorlamayan ve görece daha takip edilebilir bir performans olan bu kısımla konserin başından beri topallayan seyirci-sahne sinerjisini iyice bir toparladı.
- Keyifli Alışkanlık: Üçüncü blok daha aşina olduğumuz bir Miles ruhuyla daha belki alışıldık denilebilecek emproviasyon nizamında devam etti. Miller’ın bas klarnetten kontrbasa geçiş yaptığı blok zengin kalkışı bir finalle sona erdi.
- Alkış: Dördüncü ve son blokta hasta olduğum bir bas riff’iyle giriş yapan Miller’ı bir Türk milleti eşliği olan alkışla takip izledi. Seyirciyi yeterince konsere entegre hissettirip açlığını giderdikten sonra emprovizasyonlar devam etti ve bu bloğun bitimiyle konser de sona erdi.
- Güzel konserler hiç bitmesin: Sanatçıların sahneyi terkinin ardından alkışlar bitmedi ve bis başladı. Bis de bir başka ortalama blok olarak gerçekleşti ve yine yıkılan alkışlarla uğurlandılar. Konser boyunca seyirciler yarıda çıkanlarla daimi bir kan kaybına uğrasalar da konser bittiğinde ve arkanıza döndüğünüzde heybetli kalabalık olduğu gibi duruyordu. Bu ilgi ve takdir daha önce pek çok kez İstanbul’a gelen Marcus Miller’a tanıdık olsa da ekibin kalan üyelerini oldukça şaşırttı.
2 yorum:
¨Miles’ın Çocukluğu: Konuşmanın ardından Miles’ın çocukken aklından geçirdikleri ne olabilir diyerek Miller’ın bas saksafonla verdiği tatlı bir riff’le yeniden başladılar.¨
Bas saksafon değil, bas klarnet olacak o.
Çok haklısın ve de büyük özür, derhal düzeltiyorum...
Yorum Gönder