Başlamadan önce bir itirafta bulunmam gerek. Yazın ortalarında yaptığımız röportajda aslında söyledikleri birkaç şeyi anlamamış olduğumu fark ettim. Hatta şöyle söyleyeyim; o söylenilenmeri zaten bir insanın birinin sözle anlatmasından anlaması mümkün değilmiş. İlla ki bedenen orada bulunup her türlü duyuyla olanları idrak etmek gerekiyormuş. Yoksa mümkün değil, ne küçük mekanda çalmak daha zevkli dediklerini, ne de konsere geldiklerinde çok farklı bir şeyle karşılaşacaklar dediklerini anlayabilirmişiz...
Şimdi öncelikle kayıtsız şartsız kabulleri sıralıyorum:
1. Adamlar marstan çalıyorlar. (Öyle ki kimse sahnedekilerle göz göze bile gelmedi.)
2. Adamlar harika çalıyorlar ve eşine az rastlanır bir uyum yakalamışlar.
3. Korhan'nın sesi ve yorumu muhteşem.
Şu durumda konserin hikayesine geçebilirim artık. Her şey Geleneksel Mahşer Günü ile başladı. albümle ilk tanışıklığı da bu şarkıyla yapmıştık zaten, ilk bu şarkıyı dinlemek konser moduna girmek için doğru bir adımdı. Devamında olacaklara ilk Zor İşler ile şahit olduk. Şarkının albümdeki halinin değişmeye başladığı an, konserin gerçekten başladığı andı.
Konserde albümdeki bütün şarkıların yanında iki yeni şarkı, bir de (kafamda yanlış eşleştirme yapmış olabilirim, öyleyse lütfen düzeltin ve özrümü bekleyin) Tamburada'dan Merdiven isimli şarkının Kara Orkestra versiyonunu dinledik. Bütün şarkılar ayrı ayrı vurucuydu. Yeri geldi şarkıların gideceği yeri merakla izledik, yeri geldi artan tempoda ritim tuttuk, yeri geldi daha da artan tempoyla olduğumuz yere çivi gibi çakıldık, yeri geldi Korhan'ın "Şimdi sizinle uzun bir yolculuğa çıkacağız." deyişiyle onlara ayak uydurduk. Ama benim hissettiğim kadarıyla en ön plana çıkan şarkı Abra Kadabra idi. Vuruculuğu en yüksek seviyede olan şarkının konser halinde gerçekten de kendimden geçtiğimi itiraf etmeden geçemeyeceğim.
Konser aslında Sien ve Episode 1 çalınmadan bitti ama tek sefer bis'e geldiklerinde onları çalıp gittiler. Bu kısım, güzelliğinin bilinçle farkına varıldığı kısımdı diyebilirim; en çok burası aklımda kaldı. Konserden beri de Sien dönüyor kafamda...
Bu arada, ilk kez İKSV Salon'da konser izlemiş biri olarak gözlemlerimi aktarayım: Sahne yeterince geniş, ışıklar çok başarılı, ses sistemi sorunsuz. Bu mekanda nice konserlere zevkle gideceğimiz kesinleşti.
Albümün hissettirdiklerinin karanlık olduğunu söyleyip duruyorduk ya, işte o karanlık duyguların açığa iyice çıktığı yerdi dün akşam İKSV Salon. Karanlık duygular dün iyice ağırlaştı; kasvetli, bilinçdışı katmanın iyice derinliklerine inilen, korkutan ama duygulara dönüştü.
Ah ne de abarttı diye tepki verebilirsiniz ama inanın -sevdiğim şeyi anlatırken abartma güdüsüne yenik düşüyor olduğumu kabul etmekle beraber- olabildiğince objektif değerlendirmeye çalışıyorum dün akşam deneyimlediğim şeyi. İnanmıyorsanız, gidip görmekte ve bu yazdılarımın antitezinizi sunmakta özgürsünüz.
Gel(e)meyenler utansın. Yine de dileğim; herkes Korhan Futacı ve Kara Orkestra konseri deneyimini bir gün mutlaka yaşasın. Ama uyarmam gerek, bu duygu yoğunluğuna katlanabilecek moddaysanız gidin -ki fena çarpılmayın. "Aksın, boyalar aksın..."**
*Abra Kadabra
**Sien
0 yorum:
Yorum Gönder