Arkadaşım, The Snob Reviews
The Snob Reviews, müzik üzerine yazılar yazan bir blog.
Kadro zaman için değişmiş ama şu an dört kişi yazıyor:
Liquiddreamx kim?
Cihan Gürsoy
Sabancı Üniversitesi
Mezunu, lisansta Bilgisayar Mühendisliği, yüksek lisansta İşletme.
Şu an San Francisco’da, Hult International Business School’da Digital
Media üzerine master yapıyor.
Gitar
çalıyor ve vokal yapıyor. Şu an aktif olarak müzik yapmıyor ama daha önce çok sayıda
grupta çalmış: Pink Floyd Tribute, NTH, Blues Tribune, Cihangir Soybend feat.
Evrim Taşkıran Project.
Ladida kim?
Aslı Aladağ
Sabancı
Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Mezunu
Şu an
Almanya’da Magdeburg’da yüksek lisans yapıyor.
Pink Floyd Tribute’da geri vokal yapıyordu. Müzik her zaman hayatında.
Butcha kim?
Ulvi Kasapoğlu
Sabancı Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Mezunu.
Oracle Türkiye'de çalışıyor.
Burcu:
Nasıl bir araya geldiniz?
Aslı: Sabancı’da tanıştık. Pink
Floyd Tribute grubundaydık.
Cihan: Diğer yazarımız Evrim Taşkıran'la da başka bir grup sayesinde tanışmıştık. Hatta Pink Floyd Tribute ile sizin okulda
bir konser vermiştik, dört sene önce falan...
Burcu:
Evet, hatırlıyorum ben gelmiştim
konserinize. Çok başarılıydı! Ne oldu o gruba sonra?
Cihan: Bir süre sonra sıkılmaya başladık,
sürekli aynı grubun şarkılarını çalıyor olmaktan.
Aslı: En sevdiğin şarkılar aslında ama
sürekli çalıp bıktık resmen. Gruptan birçok insan bir daha hiç Pink floyd
dinlemedi.
Cihan: Ben hala dinleyemiyorum.
(gülüyoruz)
Burcu: Blogda nasıl yazmaya başladınız?
Aslı: Müzikten konuşmak istedik biraz
da...
Cihan: Çok business ağzıyla konuşmak
istemiyorum ama pazarda müzik blogları konusunda çok büyük boşluk var gibi, değil mi? Benim bildiğim bir Avaz Avaz var,
Hafif Müzik var, başka da kim var, bilmiyorum açıkçası...
Burcu:
Siz ne zaman başlamıştınız?
Cihan: Şubat 2010 olması lazım.
Burcu:
Evet, o zamanlar bu boşluk daha
büyüktü, her geçen gün biraz daha kapanıyor.
Cihan: Yeni yeni çıkmıştır belki, ben
çok takip edemedim ama büyük ve ciddi bir şekilde yazı yazan bir Avaz Avaz var.
Biz de sizin gibi sürekli yazmıyoruz.
Büşra:
Geçen sene epey yazıyordunuz, ne
oldu sonra azalttınız yazıları...
Cihan: Geçen sene yazıyorduk da bir
yerde, ne oldu bilmiyorum, dağıldık.
Aslı: Sizde kulüp üzerinden gidiyor ya
işler, o yüzden toplantı yapıp görev dağılımı yapmak vardır. Biz öyle
toplanmıyoruz, arkadaşlar arasında hadi yapalım diyerek yapıyoruz. Böyle ufak
bir şeyler yaparsın ve eşe dosta dağıtılır ya, öyle başladık. Sonra biraz
yaymaya başladık internette. Sonra kopmalar başladı: Cihan MBA’e başladı, Evrim
Brüksel’e gitti, ben Almanya’dayım, diğer yazarlar da dağıldı... Bir kopukluk
vardı ve üstüne herkes bu şekilde dağıldıktan sonra problem yaşar olduk. Ama
yine de sürekli bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bir de mesela böyle şeyler
motive edici oluyor; şimdi sizinle konuşmamız, birilerinin yorum yapması...
Cihan: Bir de azimli insan bulmak da
çok zor. Biz tamam yazıyoruz. Çevreden insanlar görüyor, biz de yazacağız
diyorlar, ekliyoruz, sonra yazmıyorlar. Çok karşılaştık bununla. Kendini
adamıyor insanlar.
Burcu:
Yazılarınızın formatı nasıl?
Cihan: Katı çizgilerle belirli bir format yok aslında. Kafamıza ne esiyorsa onu yazıyoruz. Genelde albüm incelemesi, konser
incelemesi, müzik haberleri, yeni çıkacak albümler, konserler...
Aslı: Ya da mesela bir müzik
dinliyorsundur bilgisayar başında, onu o anda çok paylaşmak istiyorsundur...
Onu da giriyoruz.
Burcu: Şimdi blogu biraz değiştirmeye başladınız...
Cihan: Evet. Blogun hem tasarımını güncelledik, hem de konsepti değiştirdik biraz. Sırf müzik değil, bir sürü kategori var artık; film, yeme-içme, gezi gibi... Ama daha yapım aşamasındayız.
Burcu:
Yazarlar arasında dağılım var mı?
Cihan: Ben daha çok albüm incelemesi
yazıyorum. Aslı da daha çok müzik haberlerini giriyor oluyor, video paylaşıyor
oluyor.
Burcu:
İlk zamanlarda İngilizce yazılar
da giriyordunuz.
Cihan: İlk zamanlarda girdik birkaç
İngilizce yazı, adımız da İngilizce zaten. Ondan sonra düşündük, gelen herkes
Türk ve Türkçe okumayı tercih ederler herhalde dedik. Sonra Türkçe’ye döndük.
Burcu:
The Snob Reviews ismi nereden?
Cihan: Ne isim koysak diye öyle biraz
saçmalıyorduk, bu çıktı. Aslında altında öyle çok felsefi bir anlam yok. Ama bakınca biraz kendi kendine eleştiri
gibi bir şey. Müzik eleştirmek çok kibirli, çok snob’ca bir tavır diye düşünüyorum
ve biz kimiz ki müzik eleştiriyoruz... O yüzden kendimiz için bir espri gibi.
Aslı: Bir taraftan da herkesin belirli
bir müzik zevki var. Bu da genele baktığında biraz snob’ca kaçıyordur belki.
Cihan: Bir de diğer insanlara bir şeyler
öğretme gibi bir tavır var: Bizim müzik zevkimiz süper, bizden öneri
alacaksınız gibi bir tavır da snob’cabir tavır aslında düşününce. Belki ona da bir
eleştiridir ama dediğim gibi, ilk başlarda bunları düşünmemiştik. Bir de bak
‘snob reviews’ demişiz, müzikle sınırlamamışız. İstesek bunu genişletebiliriz.
Aslı: Sinema hiç yapmadık değil mi?
Cihan: Yapmadık ama artık yapacağız.
Büşra:
Cihan, sen daha fazla progressive, psychodelic yazıyorsun, gözlemlediğim
kadarıyla. Aslı senin de tarzın daha çok indie dolaylarında. Ama aslında bir
dağılım yok değil mi?
Cihan: Evrim’de de biraz elektronik
müzik yazma eğilimi var. Benim de çok elektronik müzik bilgim yok. O yüzden o
konularda genelde Evrim yazıyor. Ben de daha çok dediğin gibi progressive müzik
ve psychodelic müzik takip ediyorum ve onlardan bahsediyorum. Ama başlangıçta
da öyle çok kural koymadık, keyif amaçlı çıkardık blogu. Her gün bir yazı
yayınlayalım diye bir kuralımız vardı sadece, günde birden fazla yazı
yayınlamamaya gayret ediyorduk.
Aslı: Biraz da gittiğimiz yerlere göre
de şekillendirmek istiyorduk yazıları. Ben mesela Almanya’ya gittim, Alman
müziğini daha çok tanıma fırsatım oldu. Buradayken de ilgiliydim de çok takip
etmiyordum. Oraya gidince oradan grupları da yazmıştım, biraz da oranın
kültürüyle de uyumlu. Mesela noel şarkıları yazmıştım, çok ukala görünüyor diye
şüphelenmiştim.
Cihan: 70’ler Alman müziği çok iyiydi
aslında, çok iyi kraut rock grupları var...
Aslı: Evet de orada kalmış,
ilerleyememiş. Alman müziği şu an başarılı bir müzik değil.
Cihan: Rammstein var! Bir de
Scorpions, değil mi?
Aslı: Evet. Gerçi Almanya’da bile o
grubun Alman olduğunu bilmiyorlar. (gülüyoruz) Rammstein’dan başka ne var...
Nena belki.
Cihan: Kraftwerk var.
Aslı: Evet, var birkaç şey ama iyi
şeyler bulmak zor. Belki underground kültürü olan şehirlerde daha çok vardır.
Cihan: Yemek de yok, müzik de yok, ne
var Almanya’da ben çok merak ediyorum.
Büşra:
Bira var, noel var. (gülüyoruz)
Aslı: Ben giderken heveslenmiştim Alman
müziğini incelerim diye ama yok ki öyle bir şey.
Burcu:
Cihan, sen San Francisco’ya
gidiyorsun, oradan bir şeyler aktarırsın artık.
Cihan: Evet, hakkaten. (gülüyoruz)
Burcu:
Bundan sonrası için neler yapmayı
düşünüyorsunuz, öyle görünüyor ki dünyanın dört bir tarafına dağılmışsınız.
Cihan: Ben kendi adıma konuşayım, ben devam
etmek istiyorum. Arkadaşlarım da devam etmek istiyordur herhalde...
Aslı: Buradan da mesaj gönderildi.
(gülüyoruz)
Cihan: Aslında bu kadar dağılmamız çok
büyük bir avantaj. Türkçe yazıyoruz. Türkiye’ye büyük bir hizmet bu aslına
bakarsan, ülkemiz için çalışıyoruz. (gülüyoruz) Şimdi yeni kategorilerle bu avantajımızı daha iyi kullanmaya çalışacağız.
Büşra:
Takip ediyor musunuz sizi kimler
izliyor diye?
Cihan: Yok aslında çok bakmıyoruz ona.
Arada istatistiklere bakıyoruz, blogger’da follower’lara bakıyoruz...
Aslı: Ama tabii takip etmek gerekiyor
çünkü motive edici oluyor birilerinin okuduğunu, takip ettiğini görmek. Zaten amaç birileriyle bir şeyler paylaşmak.
Cihan: Ben mesela festivallere gidelim,
konserlere bedava bilet verelim falan çok isterdim.
Aslı: Evet, buradan yine yetkililere
duyuruyoruz. (gülüyoruz)
Büşra: Neler dinliyorsunuz?
Cihan: Ben bu
aralar Türk müziği dinlemeye başladım. Bilmiyorum, insan yurdundan ayrılırken
sahiplenme hissi olur ya, bana birçok şey bir anda güzel gelmeye başladı.San
Francisco’da da Türk müziğini oranın müziğiyle harmanlayarak bir şeyler yapmak
ama tabii olur mu, bilmiyorum.
Büşra: Kimler var mesela yeni dinlemeye başladığın?
Cihan: Aslında utanç verici ama, Erkin Koray’ı yeni dinlemeye başladım. Utanç verici derken, neden daha önce dinlemedim anlamında söylüyorum. Replikas, Nekropsi, Baba Zula, Ayyuka... Erkan Oğur’un çok büyük bir hayranıyım.
Aslı: Almanya’ya gidince, benim de çok şey değişti hayatımda mesela Duman’la sabahladığım oldu. Ben de Jehan Barbur ve Melis Danişmend’i geç dinlemeye başladım. Bu kadar güzel kadınların bu kadar güzel müzik yapması beni inanılmaz mutlu etti. Oradayken keşfetmek iyiydi ama tabii konserlerini kaçırmış oldum.
Cihan: Benim müziği dışında yemeğe ve şaraba çok büyük bir ilgim var. Gurmeleri çok takip ederim, Vedat Milor mesela, oturup izlerim hep. Kahveye de çok büyük bir ilgim var. Sürekli kahve tadımına gitmek, değişik kahveler denemek istiyorum.
Büşra: Buralarda var mı o türden etkinlikler?
Cihan: Şarap tadımı hiç yok. Kahve için de İstanbul’da olmayabilir ama ben bu yaz Güneydoğu Anadolu’daydım bir süre, orada çok değişik kahveler deneme fırsatım oldu.
Büşra: Kimler var mesela yeni dinlemeye başladığın?
Cihan: Aslında utanç verici ama, Erkin Koray’ı yeni dinlemeye başladım. Utanç verici derken, neden daha önce dinlemedim anlamında söylüyorum. Replikas, Nekropsi, Baba Zula, Ayyuka... Erkan Oğur’un çok büyük bir hayranıyım.
Aslı: Almanya’ya gidince, benim de çok şey değişti hayatımda mesela Duman’la sabahladığım oldu. Ben de Jehan Barbur ve Melis Danişmend’i geç dinlemeye başladım. Bu kadar güzel kadınların bu kadar güzel müzik yapması beni inanılmaz mutlu etti. Oradayken keşfetmek iyiydi ama tabii konserlerini kaçırmış oldum.
Cihan: Benim müziği dışında yemeğe ve şaraba çok büyük bir ilgim var. Gurmeleri çok takip ederim, Vedat Milor mesela, oturup izlerim hep. Kahveye de çok büyük bir ilgim var. Sürekli kahve tadımına gitmek, değişik kahveler denemek istiyorum.
Büşra: Buralarda var mı o türden etkinlikler?
Cihan: Şarap tadımı hiç yok. Kahve için de İstanbul’da olmayabilir ama ben bu yaz Güneydoğu Anadolu’daydım bir süre, orada çok değişik kahveler deneme fırsatım oldu.
The Snob Reviews:
0 yorum:
Yorum Gönder