30 Nisan 2010 Cuma

Röportaj: Atiye

Atiye ile keyifli bir sohbet...  

Avaz Avaz olarak Atiye ile Beyoğlu’nda gerçekleştirdiğimiz tatlı sohbette biz sorduk, o da içtenlikle yanıtladı. Beş yaşında dans etmeye başlaması ile başlayan sanat yolculuğundan söz ettik. Darbuka ve piyano çalması,  farklı ülkelerde farklı dans okullarına gitmesi, aldığı şan dersleri ve hayatını bu çerçevede oluşturmak istemesi onu bugünlere getirdi. Annesinin ona sesinin güzel olmadığını söylemesi bile onu yıldırmadı çünkü o her şeyin egzersizlerle daha iyi olabileceğini düşünüyordu. Yetenek tabii ki önemliydi ama egzersiz olmadan da olmuyordu, o da çalışmayı seçti. Sesinin çok egzotik olduğunu söyleyenler vardı. Atiye ise R&B, Soul ve Jazz’den etkilenerek ve kültürümüzün oryantalliğinle bunları birleştirdi ve ortaya böyle bir tarz çıkardı.

16 yaşında Bremen’de bir grup kurmuştu arkadaşları ile birlikte. Orada kayıt almak, şarkı sözü yazmak, backvocalling gibi birçok şeyi deneyimledi. Sonra staj için gittiği İzmir’de Stage isimli stüdyoya gitmeye başladı ve orada da Arda Kaynak ile tanıştı. Stajdan ziyade daha çok müzikle uğraşıyordu. Sonrasında şarkılar oluşmaya başladı. İlk albüm Gözyaşlarım da böyle ortaya çıktı…

Balacan: İlk albümünü 17 yaşındayken çıkardın. Erken yaşta albüm sahibi olmanın avantajları var mıydı?

Atiye: Bir yerden başlanması gerekiyordu ve erken başlaması kesinlikle çok iyi oldu. Çünkü o kadar çok şey değişti ki hem kendimi geliştirdim, hem başarılı insanlarla tanıştım, hem de kendi ekibim oluştu. Şimdi başlamış olsaydım eğer, dört  sene sonra bu konumda olabilecektim.

Balacan: Peki bu cesareti nasıl kendinde buldun?

Atiye: İşte anlattığım gibi, o hep içimde vardı, her şey kendiliğinden doğal olarak gelişti. Küçüklükten beri bunu yapmak istediğimi biliyordum. Bir şekilde, dansla ya da müzikle sahnede olmak istiyordum. Daha önceden zaten dansçı olarak sahnedeydim. O yüzden çok cesarete ihtiyacım yoktu çünkü zaten içimden gelen bir şey bu. Hayatımı müziksiz ya da danssız düşünemiyorum. Bunlar her zaman vardı ve her zaman olacak, bundan çok eminim. O albüm çıktı, çok fazla ses getirmemiş olabilirdi. Ama niyetim zaten, çok satsın çok büyüm bir star olayım değildi. Deneyimim azdı, bunları beklemiyordum zaten. Sadece yapmak istediğim, yaşadığım farklı ülkelerde dinlediğim müzikleri, benimsediğim kültürleri bizim kültürümüz ve müziğimizle birleştirip, enteresan bir şey oluşturmaktı ve o albüm bu şekilde ortaya çıktı. Sonrasında çok ses getirmiş olmasa da, yine de bir sürü, çok değerli insanla tanıştım.

Buse: O insanlardan biri de İskender Paydaş, o tanışma süreci nasıldı?

Atiye: Nazan Öncel’le 2007 yılında bir yaz turnesine çıkmıştık, ben ön grup olarak çıkıyordum o turnede. Orada da İskender Paydaş orkestra şefiydi ve o şekilde onunla da tanışmış oldum. İlk albümümü dinledi, tabi ki de çok profesyonel bir çalışma değildi, ama benim ne yapmak istediğimi çok iyi anladı. İskender’i daha çok Rock müziği ile tanıyoruz ama onun da her zamana yapmak istediği tarz buymuş. O yüzden bir fikir ortaklığı doğdu. O sırada Sony’den de teklif gelmişti, o zaten hayatımın en güzel zamanlarındandı. Tam bir dönüm noktası oldu hayatımda. Ondan sonra ikinci albümü yaptık. Çok zaman geçmişti ilk albüm ile ikinci albüm arasında. Ama hem liseyi bitirmek zorundaydım hem de kendimi geliştirmeliydim. Türkçem daha iyi olsun istiyordum çünkü albümün Türkçe ağırlıklı olmasını istiyordum. Yine iki tane İngilizce parça var ama sadece Türkiye’de çıkacağı için Türkçe ağırlıklı olsun istiyordum. Çünkü tarzım zaten daha Avrupai… Çok fazla oryantal ezgiler var, enstrümanlar var ki çok seviyorum, çok önemsiyorum.

Balacan: Hali Hali Hal şarkısı oryantal ezgileri ve R&B tarzını ve hatta rock’ı da içinde barındıran bir şarkı. Sonrasında, İbo Show’a da çıktın, Beyaz Show’a da Medya Kralı’na da çıktın. Don’t Think’te farklı bir sesleniş var, Salla pop bir şarkı… Bu kadar farklı olmak, farklı izleyici kitlesi demek. Kime seslenmek istiyorsun, dinleyici kitlen nasıl olsun istiyorsun?

Atiye: Ben olaya farklı kitlelere hitap etmek olarak bakmıyorum. Çünkü müziği yapan benim, şarkılar ne kadar farklı olsa da her zaman bir tane ortak nokta vardır ve o ortak nokta da melez müziğin olması. Bu yüzden müziğimi beğenen herkes benim kitlem olabilir. Ulaşmak istediğim özel bir kitle yok ama şunu görüyorum, çocuklar ve gençler müziğimi anlayabiliyor, yeni şeylere de çok açık oldukları için beğenebiliyorlar. Hem yeni bir şey sunuyorum hem de yakın hissediliyor bu tarz çünkü o oryantallik de var işin içinde. Yaptığım melez bir müzik, ben de melezim zaten. Amacım bunu sunabilmekti, herkes dinleyebilir müziğimi. Yurtdışında da çok beğeniliyor, farklı geliyor insanlara, egzotik buluyorlar. İzleyici kitlesi de bunun doğurduğu kendiliğinden oluşan bir kitle.

Balacan: Yaptığın müziğin amacı ne, ne yapmak istiyorsun?

Atiye: Amacım bir ortaklık sağlayabilmek, farklı kültürleri birbirine yakınlaştırmak, yurtdışında bizim müziğimizi, bizim enstrümanlarımızı tanıtmak. Bir de özellikle bu yıl İstanbul 2010 Kültür Başkenti ve çok az şey yapıldığını düşünüyorum. Benim de bu nokta da hedefim müziğimi yurtdışında da tanıtmak. Bizim olanı onlara da sunmak.

Balacan: Görsel-işitsel birlikteliği çok güzel sağlıyorsun, kıyafet seçimin, koreografilerin ve bunların müzik tarzınla uyumu… Bu uyumu nasıl sağladın?

Atiye: Hiçbir zaman zorlama olmadı. İçimden geleni uyguladım, nasıl hissediyorsam öyle oldu.  Tabiki de bir takım kaynaklardan ilham alıyorum, modayı takip ediyorum mesela. Ama her zaman benim için en önemli olan, daha öncede ifade ettiğim gibi içime sinmesi ve bunun getirdiği rahatlık. Bu şekilde doğallığı da yakalayabiliyorsun.

Balacan: Ne giyeceğini sen belirliyorsun yani...

Atiye: Ben küçüklüğümden beri çok ilgilenirim modayla, kıyafetlerle. Dans ettiğim içinde rahat olmam çok önemli, kıyafetlerim ona göre oluyor. Belirleyici olan rahat olması... Aynı zamanda da modadan da faydalanıyorum her şeyi de tek başıma yapamadığım için yardım alıyorum ama o aldığım yardım da benim istediklerim üzerine gidiyor. Kıyafetlerimde de o karışımı çok seviyorum: 80’ler, oryantal yaklaşımlar ve aynı zamanda şu anda var olan futuristik tavırlar. Yani zorlamaları sevmiyorum içimden nasıl geliyorsa öyle giyiniyorum ve sahnede dans ettiğim için rahat olmam gerekiyor onun için dansımı destekleyecek şeyler giymeyi tercih ediyorum.

Buse: Atiye oryantal, R&B, elektronik dans tarzında müzikler yapıyor ve bunda da çok başarılı Türkiye’de. İlerleyen zamanlarda farklı tarzlar farklı müzikler yapmayı düşünüyor mu?

Atiye: Her şey olabilir. Asıl fikir albümün oryantal ve R&B’nin sentezinden oluşmasıydı. Ancak albümü dinlediğiniz zaman reggae de var, rock da var, pop da mesela Salla tam bir pop şarkısı. Müzik adına olabilecek her tarza açığım ama her zaman öncelikle içime sinmesi gerekiyor, yaptığım işin arkasında durabilmem için.

Balacan: Koreografiler nasıl oluşuyor?

Atiye: Küçüklüğümden beri dans ettiğim için çok dansçı tanıyorum yurtdışında. Albüm işlerine başlarken de kendi ekibimi kurmak istedim. Bremen’de  doğdum ve orda hep çalıştığım bir dans okulu vardı. O okuldan en iyi dansçıları bulup onlarla birlikte çalıştık. Bazıları Jazz dansını daha iyi yapıyordu bazıları ise Hip Hop’ta daha başarılıydı. Benim dansta yaptığım şey hem Jazz hem Hip Hop  hem de oryantal. Müziğimdeki o karışım aynı zamanda danslarda da var. Koreografileri ise bazen tek başıma bazen dansçılarla birlikte yapıyorum çünkü artık onlarda çok iyi anlayabiliyorlar beni. Bazen de koreograflarla ortak çalışıyoruz. Mesela Muamma’nın klibinde koreografla çalışmıştık. Ama dansçıları yönlendiren genelde ben oluyordum. Çünkü her şeyin bir şekilde kontrolüm altında olması gerekiyor ki iş benden çıksın. Tam bir ekip işi ama işin başında ben varım konu dans olunca. çok güzel bir ekip var şu an, çok iyi çalışıyoruz. Aydan Uysal, Esra Dokuzoğlu, Selin Red, Burcu Gidenoğlu, Almanya’da da dört beş dansçımız var, çok enternasyonal bir ekip olduk.

Balacan: Gidişattan memnunsun yani…

Atiye:  Orkestram da çok güzel oldu, çok mutluyum orkestramla. Konserlerde çok eğleniyoruz. Şu anda her şey çok güzel, çok mutluyum şu an, bütün ekip çok güzel işler çıkartıyoruz. Şu anda yaşadığım şeyler hep yaşamak istediğim şeylerdi. Soruyorlar hayalin ne, ne yapmak istiyorsun diye, ben zaten şu an hayalimi yaşıyorum.

Balacan: 2009’da Muamma ile çıkış yaptın. Daha farklı, kendini geliştirmiş bir Atiye ile çıktın hayranlarının karşısına. O süreci yani iki albüm arası zamanı nasıl geçirdin?

Atiye: Çok önemli bir süreçti. Çünkü 2007’de çıkan Gözyaşlarım albümü merhaba dediğim bir albümdü. Ama Atiye albümünün gerçekten oturmasını, her şeyiyle yerli yerinde olmasını istiyordum. Bu yüzden hiç acele etmemeyi tercih ettim. Albümümün prodüksiyonu bir sene sürdü, sindire sindire her şeyin oturması için. Ayrıca altyapıların tamamen içime sinmesi gerekiyordu. Hem  sesimin hem Türkçemin düzelmesi, ekibimin oluşması her şey  çok zaman aldı. Albümümdeki bütün şarkıların çok güzel olmasını istiyordum çünkü o kadar çok albüm var ki albümün iki şarkısı güzel oluyor, o güzel olan şarkılara klip çekiliyor ve başka albüme geçiliyor. Ben öyle yapmak istemedim. Her albümün gerçekten baştan sona kadar iyi, kaliteli olması en büyük isteğim. Mesela arabaya binip dinlemeye başladığın zaman baştan sona sıkılmadan dinleyebileceğin bir albüm yapmak istedim. O yüzden çok önem veriyorum yapım sürecine. Her şeyden daha önemli çünkü o süreç. Şimdi de yeni albüme başladım. Her yerden sorular, sorular. Ne zaman bitecek, ne zaman albüm piyasada yerini alacak gibi. Ama bilmiyorum, çünkü acelem yok. Henüz son albümde bir sürü güzel şarkı var ve bir çoğuna klip çekmeyi düşünüyoruz. Bir de yaz aylarında bir sürü konserlerimiz var. O yüzden baya bir zaman alacak yeni albümün bitmesi. Belki sene sonuna doğru yeni bir albümle karşınızda olacağım.

Buse: Yeni albümde bizleri yeni düetler görecek miyiz?

Atiye: Olabilir tabi ki de, gerçekten çok güzel bestelerimiz var. Babam sözleri yazıyor genelde, bende onları besteliyorum. Aynı zamanda İsra Gülümser’in yazdığı çok güzel bir parça var. Şu an her şey için yeni diyebilirim, yeni yeni başladık albüme ve farklı aranjörlerle çalışmayı planlıyoruz bu albüm için.

Balacan: Teoman ile olan süreç nasıldı? Nasıl bir araya geldiniz ?

Atiye: Teoman ile ortak arkadaşımız vardı, onun sayesinde tanışmıştık düet fikrinden çok önce. Birlikte bir düet yapmak gibi bir düşünce yoktu ortada, ilk tanıştığımız zamanlarda. Sonraları albümü yaparken, düet yapma kararı aldık ve tarzı benden farklı olan birisiyle olsun diye düşündük. Aklımıza gelen ilk isim Teoman oldu. Parçanın hazır oluşu ve tarzı bizleri hem fikir kıldı. Şarkıyı, Murat Çekem ve İskender Paydaş birlikte yazdılar ve bestelediler. Teoman’da dinledi, kabul etti parçayı. Ama işte beraber giremedik stüdyoya, ben bir günde söyledim o bir günde söyledi. Klip’te aynı şekilde oldu, karşılaşamadık yani. Ama güzel bir parça oldu.

Buse: Yakın zamanda nerelerde izleyeceğiz seni? Yeni haberler var mı Atiye de?

Atiye: Biz her ay Hayal Kahvesi’ndeyiz. Aynı zamanda Suadiye Jazz Stop’dayız. Onun dışında bir sürü üniversite konserlerimiz olacak. Yurtdışı konserlerimiz var: İsviçre, Mayıs’ta Viyana’da, Amsterdam da olmak üzere...

Balacan: Son olarak, internet üzerinden nasıl bir iletişimin var?

Atiye:
Şu an yeni bir web sitem var, atiyemusic.com diye. Myspace var, onu da değiştirmeyi düşünüyorum, senelerdir aynı. Facebook sayfamız var. Bir hayranımla açmıştık sayfayı. İlk başta bin kişi olsa diyorduk, şimdi kırkbeş bine yakın hayran var o sayfada. Her şeyi oradan bildiriyoruz şimdilik. Web siteminde böyle olmasını istiyorum. Daha interaktif, sürekli güncel tutabileceğim bir yer olsun istiyorum.
Balacan: Çok teşekkür ederiz bu keyifli sohbet için.


Share This
Subscribe Here

0 yorum:

 
Avaz Avaz Dergisi

izliyorlardı

Avaz Avaz Copyright © 2011 BeMagazine Blogger Template is Designed by Blogger Template
In Collaboration with fifa