15 Şubat 2011 Salı

Röportaj: Ólafur Arnalds

  İstanbul konseri öncesinde harika bir röportaj.



Ólafur Arnalds, İzlanda'dan dünyaya inen minimalist müziğin en önemli temsilcilerinden biri haline geldi. halihazırda iki albümü ve üç EP'si var, birçok önemli insanla çalıştı ve bağımsız müzik severler tarafından favori isim olarak gösterilmeye başladı. Ama henüz 24 yaşında. 

Bu adamın yeteneiği neredendir, bunu kestirmek zor. Ama geçtiğimiz cuma günü İKSV Salon'daki ikinci konserine gözlerimizle tanık olduk ve buna emin olun, adam sahnede gerçekten çok etkileyici. Bu, müziğini her öğesiyle birlikte konsept olarak sunuyor olmasından kaynaklanıyor. Neyse, konser izleniminden daha önce bahsetmiştik, şimdi sıra röportajda. Bugün Açık Radyo'da Açık Dergi programında bir kısmını dinleme fırsatı bulduğumuz röportajı buyrunuz, keyifle okuyunuz.


Burcu: Yeni albümünle başlayalım. ... And They Escaped From the Weight of Darkness'ın özel bir hikayesi var mı?

Ólafur Arnalds: Yeni albümün hikayesi benim için daha çok ışıktan karanlığa geçişin kişisel bir yolculuğu gibi ama yine aydınlıktayız. Bu bir döngü, biliyorsun. Sadece kişisel de değil, her şey olduğu yere geri gelir her seferinde. Bu da bu albümün konsepti diyebilirim bu albümde yansıtmak istediğim.

Burcu: Daha önceki albümün sanki daha çok karanlık taraftaydı...

Ólafur: Hayır, ben öyle düşünmüyorum. Bu onunla alakalı bir şey değil.

Burcu: Ben bu albümü dinlerken daha az depresif hissettim.
Ólafur: Evet, bu doğru. Karanlık taraftan değil şarkılar ama daha melankolik. Bu albümü oluştururken daha ayağa kaldırıcı, daha mutlu edici bir şeyler çıkıyor olduğunu fark ettim.

Burcu: Peki hayatınızda neler değişti ki bu değişim görüldü albümde de?

Ólafur: Ben albümün tamamiyle benim hayatım üzerine olduğunu düşünmüyorum. Benim hayatımla ilgili açığa vurmak istediğimden ziyade daha çok ne yapmak istediğimle, ne yaratmak istediğimle alakalı.

Burcu: Epey gençsiniz. Ve tüm bu başarılı işleri bu genç yaşınızda yaptınız. Bu size nasıl hissettiliyor?

Ólafur: Başarılı olduğum için tabii ki de çok mutluyum. Evde çalışırken neredeyse günde 14 saat kadar çalışıyor oluyorum. Epey zorlu bir iş. Ama bence böyle bir şeyi bu kadar genç yaşta yapmak iyi bir şey. Belki böylece yaşlandığımda daha rahatlamış olurum. (gülüyoruz)

Burcu: Peki senin hikayen nedir, nasıl başladın müzik yapmaya?

Ólafur: Hayatımın büyük kısmını müzik yaparak geçirdim. Ufak bir çocukken başladım. Davul çaldım, biraz gitar çaldım ve böyle büyüdüm. Sonra 15 yaşıma ya da 14 yaşıma geldiğimde bu tür müzikler bu tür müzikler gelmeye başladı aklıma. Daha sonra daha çok rock etkisi altında kaldı ama sonra açıkçası zaman içersinde gelişti her şey. Klasik müzik ile giderek daha fazla ilgilenmeye başladım ve o tarafa daha fazla yaklaşmaya çalıştım. Sonunda klasik müzik ile diğerleri arasında bu karışım gerçekleşti.

Burcu: Peki bu türlerin karışımı senin ne ifade ediyor?

Ólafur: Benim yaptığım şey şu: Klasik enstrümanları ve metotları kullanarak müzik yazıyorum ama müziği kendisi, benim yazış şeklim çok da klasik yollarla olmuyor. Orası daha çok pop müzikle, anaakım müzikle ilişkili. Benim yaptığım müzikte hep bir tekrar, hatta belki bir temanın tekrarı varken klasik müzikte tansiyon sürekli gelişmektedir.

Burcu: Büyük bir orkestra için bir şeyler bestelemek ister misin?

Ólafur:  Evet, evet çok isterim. Bir keresinde yaptım da hatta. Yeni albümü büyük bir orkestra için tekrar aranje ettim geçen sene ve büyük bir konser verdik. Yanılmıyorsam 65 kişi vardı sahnede; büyük yaylı çalgılar, büyük vurmalılar ve üflemeli çalgılar vardı. Çok eğlenceliydi, daha fazlasını yapmayı isterim.

Burcu: Peki öyle bir şeyi mi tercih edersin?

Ólafur: Hayır, ben bir minimalistim! Hep daha az olmasını tercih ederim. Ama o da bir şekilde eğlenceli ve çok şey öğretiyor.

Burcu: Ne oluyor da yazmaya başlıyorsun?

Ólafur: Bunu açıklaması çok zor çünkü her seferinde farklı şekillerde oluyor. Bazen şarkıların kafamda söylemeye başlıyorum ve sonra yazıyorum. Ama genelde piyanonun başına geçiyorum ve sadece çalmaya başlıyorum. Ve bir beğendiğim bir şey bulana kadar çalmaya devam ediyorum. Daha çok kaza eseri çıkıyormuş gibi ve ben onu daha iyi hale getirene kadar uğraşıyorum ve onun etrafında dolaşmaya başlıyorum. Bir resim çizmeye benziyor. Bir kağıdın varsa ve ne çizeceğini bilmiyorsan bir yerden bir çizgi çizmeye başlarsın. Sonra yavaşça bu çizginin bir ev gibi göründüğünü fark edersin ve ondan bir ev yaratmaya başlarsın. Onun gibi bir şey.

Burcu: Sigur Ros ve bazı diğer ile birlikte çalmıştın. O nasıl şeyler kattı sana?

Ólafur: Biz Sigur Ros ile neredeyse üç yıl önce turneye çıkmıştık. Çok eğlenceli. Onlar da çok iyi bir grup ve onlarla birlikte olmak çok keyifliydi. Benim favori gruplarımdan biridirler. Onları her gece canlı görme imkanının olması harikaydı.

Burcu: Bunu sordum çünkü sanki İzlanda’dan bir müzik türü yayılmaya başladı gibi görünüyor buradan. Buna katılıyor musun gerçi, bilmiyorum.

Ólafur: Evet, sanki öyle gözüküyor. Evet, yavaş yavaş dünyaya yayılıyoruz. (gülüyoruz)

Burcu: Sence neden şimdi böyle bir şey oluyor?

Ólafur: Bence orada ilginç şeyler oluyor. Küçük bir toplum ve insanlar birbirlerini çok kolay etkileyebiliyorlar ve birbirilerini çok fazla cesaretlendirebiliyorlar. Çünkü müzik sahnesi çok küçük ve yapacak başka bir şeyimiz yok. (gülüyoruz) Çok fazla müzik yapmaya çalışıyoruz.

Burcu: Bu yaptığın müzik İzlanda’nın popüler müziği mi?

Ólafur: Ben popüler değilim. (gülüyoruz)

Burcu: Ama burada popülersin aslında alternatif müzik dinleyicileri arasında.

Ólafur: Evet, burada daha çok.

Burcu: Sence neden seni burada bu kadar seviyor olabilirler? Çünkü aslında birbirinden çok farklı iki kültürden bahsediyoruz.

Ólafur: Bence bu da zaten nedenin bir parçası. Bu kadar değişik şeyler çekici geliyor, neredeyse egzotik bile denebilir, birbirinden bu kadar farklı ve uzak... Burada olan her şeyden çok daha başka duyuluyor. Mesela bunu geleneksel türk müziğiyle karşılaştırdığımızda neredeyse birbirinin zıttı. Teknikle alakalı her şey, fikirler, yazma metotları, teorisi, her şey tamamiyle birbirinden farklı.

Burcu: Bu son dönemde değişen müzik endüstrisine ayak uydurduğunu söyleyebiliriz. Found Songs EP’nin şarkılarını 24 saatte bir olmak üzere bir haftada yayınlamıştın. Ne düşünüyorsun değişen bu dünya hakkında?

Ólafur: Bence bu müzik endüstrisinin en iyi zamanı. İnsanlar daha az CD üretiliyor diye sızlandıklarında nefret ediyorum. Kimin umrunda ki CD’ler? Önemli olan şey insanların daha fazla müzik dinliyor olması. Bunun dışında hiçbir şeyle ilgilenmiyorum. Kaç tane CD sattığımızla hiç ilgilenmiyorum. Ben de seviyorum CD’leri iş olarak düşününce. Ama vurgulanan şey satışların düşüyor olması. Bazı büyük şirketler, ki bunlar sadece işi düşünürler ve genelde müzikle hiç ilgilenmezler, düşüşe geçtiler. Bu hiç umrumda değil. Önemli olan şey şimdi daha çok müzik ön planda. Bundan 10 yıl öncesine göre daha çok insan dinliyor, daha fazla farklı türlerde müzik dinliyorlar, daha fazla insan aktif olarak müzik araştırıyorlar... Bu da internet sayesinde çünkü müziğe erişim daha kolay hale geldi. Bu da demek oluyor ki daha fazla insan konser vermeye başladı, ki bu da müziğin insanları daha fazla etkilediğini gösterir. Bu da müziği başka bir düzeye çıkarır. Çünkü insanlar birbirlerine öğretmeye başlıyorlar ve fikirler daha hızlı ortaya çıkıyor ve yayılıyor. Bu yüzden bence harika bir dönemi yaşıyoruz.

Burcu: Peki müziğin geleceği hakkında ne düşünüyorsun?

Ólafur: Bu nereye gidiyor, bilmiyorum. Bunu yaşanabilir kılmak tabii ki de çok önemli ama bu daha fazla CD üretmekle alakalı olmamalı. Benim Found Songs’da yaptığım gibi olabilir her şey. Bu arada bu en çok gelir getiren çalışmam oldu, insanlara bunu bedava vermiş olsam bile. Bunu söylemek çok garip ama doğru. İndirmesi bedava olduğu için çok fazla insan idirip dinledi ve bu da çok fazla insanın o şarkıyı dinlemiş olduğunu gösterir. Biz onlara almalarını önerdiğimizde aldılar. Böylece bu albüm bu türden bir şey yapmadığımız albümlerden daha çok sattı çünkü daha fazla insana ulaşabildi. Ve hala fiziksel olarak sahip olmaktan hoşlananlar var ve sanatçıyı desteklemek isteyenler de. Sonra daha fazla insan konserlerinize geliyor böylece, belki daha çok film var sanatçıların şarkılarını kullanmak isteyen... Dolayısıyla çok fazla farklı seçenek var.

Burcu: Peki senin bir film müziği yapmak gibi bir niyetin var mı? Gerçi iki tane yaptın ama...

Ólafur: Evet, gerçekten böyle bir işin içinde olmaktan çok hoşlanıyorum. Planladığımız şeyler var ama bunları şimdiden söyleyemem çünkü anlaşmayı imzalayana kadar hiçbir şey söyleyemezsin. Ama özellikle bir proje var, ki bence harika olacak ama insanların onu görmesine daha bir yıl var. Sanıyorum filmi çekmeye birkaç ay içinde başlayacaklar. Onlar filmi bitirince ben müziklerini yazmaya başlayacağım. Çok da ilginç bir film.

Burcu: Mesela birlikte çalışmak isteyeceğin bir Hollywood yönetmeni var mı?

Ólafur: Ben daha çok bağımsız olmasını tercih edebilirim. Ama aynı zamanda daha fazla insana müziğimi ulaştırmayı da isterim. Ben insanların müziğimi dinlemesini istiyorum. Bilmiyorum ki benim çalışmak istediğim rüya yönetmen kim...

Burcu: Aslında bağımsız olarak nitelendirilenler anaakım olmaya başlamasıyla işler başka hale gelmeye başladı.

Ólafur: Evet, ben de bağımsız olanın ne olduğunu düşündüm bir an. Her şey bir noktada bağımsız. Ben sadece gerçekten yetenekli insanları bulmakla ilgileniyorum çünkü film çok iyi olursa çok fazla insan onu izleyecek demektir. O yüzden büyük stüdyo yapmış ya da çok paralar harcanmış, çok da önemli değil. Kimin yaptığı pek umrumda değil.

Burcu: Son bir soru: Aslında kişisel olarak ben çok merak ettiğim için soruyorum, şarkılarına isimlerini nasıl veriyorsun?

Ólafur: Aslında değişiyor. Her albümde farklı bir konseptle çalışıyorum ve şarkı isimleri bu konseptin içinden çıkıyor. Son albümde şarkı isimleri bir ‘solar clip’lerden geliyor -ki bu da albümün konsepti. Bir tek Found Songs şarkıları daha çok rastlantısaldı. Çünkü onun şarkılarını bir günde yapıyordum ve öyle olması gerekiyordu. Onun dışındakiler konsepte bağlı ve hepsinde neye göre şarkı isimlerini belirlediğim buna bağlı olarak değişiyor. Bu da neden ilk aşamaya konsepti koyduğumu açıklıyor. Albümün görselini, şarkı isimlerini; yani büyük resmi oluşturmak için bir fikre ihtiyacınız oluyor.


Share This
Subscribe Here

1 yorum:

gri kent sakini on 15/2/11 8:56 ÖÖ dedi ki...

Paylaşımınız için çok teşekkür ediyorum Olafur la ilgili birşeyler okumak beni çok mutlu etti

 
Avaz Avaz Dergisi

izliyorlardı

Avaz Avaz Copyright © 2011 BeMagazine Blogger Template is Designed by Blogger Template
In Collaboration with fifa