1997 yılında ilk albümleri Transit'i yayınlamış olan Avusturyalı acid jazz/chill out dörtlüsü Sofa Surfers'ın 9 şarkıdan oluşan, sade "cover"lı yeni albümleri Blindside 25 Mart 2010 tarihinde piyasaya sürüldü. Konser takipçilerinin bileceği üzere geçtiğimiz günlerde grup, albüm tanıtım turnelerinin İstanbul ayağında Ghetto'da dinleyicileriyle buluşmuştu.
Grup haricinde solo çalışmalar da yapan grup üyeleri Wolfgang Schlögl, Markus Kienzl, Wolfgang Frisch ve Michael Holzgruber, Blindside'da Alman vokal Mani Obeya ile çalışmışlar ve hayranlarını şaşırtacak şekilde, ortaya önceki 6 albümlerinden çok daha farklı türde bir çalışma koymuşlar. Çıkış parçası olan Playing the Game'i birkaç hafta önce ilk dinlediğimde, Sofa Surfers'ın müzikal geçmişi ile uyumlu olmadığını hissetmekle birlikte, albümün tamamının bu havada gideceğini düşünmemiş ve beklemeye devam etmiştim. Nihayet albümün tamamını dinleme fırsatım oldu. İkinci parça Hardwire ile, albümle ilgili daha objektif bi görüş kazanabilmem için, Blinside'ı, Sofa Surfers'a ait olduğunu düşünmeden dinleme kararı aldım. Çünkü bu Sofa Surfers ise, "olmamış"tı o an benim için, aradığım şey, onları sevmemi sağlayan tarzlarıydı.
Önceki albümlere bakılarak grubun yaptığı müzik türünün acid jazz, trip-hop ve chill out'a yakın olduğunu söyleyebilecekken, bu albümle birlikte, anlaşılan o ki elektronikten biraz olsun uzaklaşmak istemişler ve gitar, davul ve bası, elektronik sound'larından daha ağırlıklı kullanmışlar. Kötü mü yapmışlar? Şu an rahatlıkla hayır diyebilirim. Hatta başta peşin hükümlü davrandığım için kendime kızdım da denebilir. Bilinen ve benimsenmiş bir grubun farklı türlerde, farklı sound'larda parçalar üretmesi, kanımca grubun kendini geliştirmeye, farklı arayışlara yöneldiğinin, kendini tekrardan kaçındığının göstergesidir. Daha da önemlisi, grubun kendi eskilerine benzer üretimlerde bulunarak dinlenirliğini garantilemesi yerine, U dönüşü yaparak çok farklı bir türde karşımıza çıkması risklidir ve buna bile saygı duyulması gerekir.
See the Light, Sofa Rockers, Can I Get a Witness, River Blues gibi sevilen Sofa Surfers parçalarının Blindside'dan çıkmasını beklememek gerek. Hatta biraz abartılı kaçacaksa bile, albüm genelinin post-rock'a göz kırptığı söylenebilir (kısa şarkı isimli ve vokalli olduğunu ayrıca belirtmek gerek. =) ). Albümdeki birçok parçadan, örneğin Playing the Game, Tired Nation, Gutcut/U.D.H.W ve 100 Days'den agresif etkiler almamız söz konusuyken, yukarıda saydığım parçalardan çok farklı olsa da, albümün kalanı Sofa Surfers'ın o bilindik sakin melodi ve vokalleriyle dolu. Fakat tekrar belirtmek isterim ki, tam olarak bu sebeple grubun progressive ve post-rock'a aşina olmayan hayranlarını tatmin etmeme ihtimali söz konusu. Burada bir parantez açmak lazım: Albüm geneli müzikal bağlamda oldukça başarılı ve bu tarza pek yatkın olmayan şahsıma "şokun etkisi" geçtikten sonra kendini ayıla bayıla dinletmeyi başardı. Grubu dinlememiş olanların ise kesinlikle dinlemelerini ve hatta rock müzik sever bünyelerin kesinlikle albümü edinmelerini tavsiye ediyorum. Kişisel parça tavsiyelerim ise, Playing the Game, Tired Nation, Sinus ve Deserter.
Karşınızda albümün çıkış parçası Playing the Game. Klipte görünen siyahi beyimiz de Mani Obeya'nın ta kendisi:
0 yorum:
Yorum Gönder